YAŞAM

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

 

Turk Avenue - Amerikalı efsanevi pop sanatçısı Whitney Houston Beverly Hills'teki Hilton Otel'de ölü bulundu. 48 yaşında hayata veda eden sanatçının yerel saatle 3.55pm itibariyle öldüğü duyuruldu. Beverly Hills polis yetkilisi Mark Rosen ölüm nedeninin cinayet olduğuna dair hiçbir işaret olmadığını söyledi. Ölüm nedeni ise araştırılmaya devam ediyor

 

Ünlü sanatçının eski sevgilisi Courtney Barnes ceseti sanatçının koruma görevlisinin bulduğunu söyledi. 170 milyondan fazla albüm ve single satan sanatçının uzun yıllardır uyuşturucu ile mücadele ettiği biliniyordu

Houston'un 54. Grammy Ödülleri öncesinde ölmesinde sanat camiasını ve hayranlarını büyük üzüntüye boğarken, Grammy ödüllerinde herhangi bir erteleme olmayacağı bildirildi. Houston, geçtiğimiz Perşembe günü pre-Grammy etkinliği olarak anılan bir gecede sahne almıştı. Houston'un öldüğü otelde bu gece düzenlenen pre-Grammy partisi ise ertelenmedi

1996 yılında ilk kez rol aldığı The Preacher's Wife filminden sonra son olarak Sparkle isimli bir filmde de rol alan Houstun'un filminin Ağustos ayında sinemalarda olması planlanıyordu. 

Amerikalı ünlü sanatçılar da Houston'un ölümünden duydukları üzüntüyü dile getirdiler. Ünlü sanatçı  Aretha Franklin Houston'un ölümüne inanamadığını, söyledi. Sanatçının annesi Cissy, kızı Bobbi Kris ve eşi Bobby Brown'a başsağlığı mesajını iletti. 

Houston'un dünya genelinde ünlenmesine vesile olan ''I Will Always Love You'' şarkısının söz yazarı Dolly Parton ise Whithey Houston'un ölümüne üzülen milyonlarca insandan biri olduğunu, sözlerini yazdığı şarkıdaki performansı için büyük onur duyduğunu ve şarkı sözünde olduğu gibi ''Her zaman seveceğini ve özleyeceğini'' söyledi. 

Bir diğer efsane isim Quincy Jones, sanatçının ölümünden duyduğu üzüntüye dile getirerek büyük hayal kırıklığı yaşadığını, Houston'un gerçek ve kıyaslanamaz bir yetenek olduğunu vurguladı. 

 
"Saving All My Love for You," "How Will I Know," "The Greatest Love of All," "Where Do Broken Hearts Go," ve "I Wanna Dance With Somebody (Who Loves Me)" gibi birbirinden ünlü parçarları seslendiren ve listeleri altüst eden Houston, 1992 yılında çekilen ve Kevin Costner ile birlikte oynadığı The Bodyguard filmindeki müzikle en fazla satılan 10 albümden biri olmuştu. 
Filmin müziği efsanevi ''I Will Always Love You'' parçasıydı

 

9 Ağustos 1963 Newark, New Jersey doğumlu olan Houston, ünlü müzik yapımcısı Clive Davis tarafından New York'ta bir gece klübünde keşfedilmişti. Houston'un kariyerinde önemli bir yere sahip olan Davis, 25 yıl boyunca sanatçının akıl hocalığını da yapmıştı.  

1991 yılında oynanan Super Bowl finalinde Amerikan milli marşını söyleyen Houston, 1990'larda pek çok filmde rol aldı. ''Waiting Exhale'' bu filmlerden biriydi. 2000 yılında 6 Grammy ödülü kazanan Houston, Soul Train Müzik Ödülleri'nde son 10 yılın en iyi
sanatçısı seçildi. 

Kariyerinin son yıllarını uyuşturucu ve alkol bağımlılığı ile mücadeleyle geçiren Houston, uzun zaman aradan sonra son albümünü 2009 yılında piyasaya sürmüştü. Mayıs 2011 arihinde uyuşturucu ve alkolle olan mücadelesini kamuoyuyla da açıkça paylaşan Houston, 2009 yılında Oprah Winfrey ile yaptığı bir röportajda annesinin bir gün mahkemeden aldığı kararla evine geldiğini ve uyuşturucu aramak için mahkeme yetkilileri ile tehdit ettiğini, eğer aramaya izin vermezse televizyonlara çıkacağını söylediğini anlatmıştı. 

''New Edition''un yıldızı Bobby Brown ile evlilik yaşayan Houston 2000'li yılların ortalarında Being Bobby Brown isimli bir şovla televizyonlara çıkmıştı. Çiftin Bobbi Kristina isimli bir kızları bulunuyor. 
 
Ünlü sanatçı Lionel Richie, Houston'un en iyi ses sahip isimlerden biri olduğunu ve sesi ile  melodiyi sihirli notalara dönüştürdüğünü söyledi. (CNN)

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

 

Kırşehir ili Mucur ilçesindeki Şehit Öğretmen Hüseyin Aydemir Hürriyet İlköğretim Okulu (eski adıyla Mucur Orta Okulu) yeni öğretim binasına yapılan konferans salonunun koltukları okulun eski mezunlarının yaptığı bağış kampanyası ile alındı

 

Mucur Orta Okulu 1990 yılı mezunu Özlem Şaşmaz Ilgaz'ın başlattığı, 70'in üzerinde mezunun katıldığı kampanyada ihtiyaç duyulan 139 koltuk kısa sürede toplanan yardımla satın alındıktan sonra monte edildi. Ilgaz, Van depreminde görev yaptığı Van'dan geçici olarak döndüğü memleketinde, ''Bugüne kadar hep Anadolu'nun değişik köşelerindeki çocuklar için bir şeyler yapmaya çalıştım. Neden aynısını doğduğum yerin çocuklari için yapmayalım diye düşündüm. Arkadaşların da desteği ile başardık,'' diye konuştu

 

DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN MEZUNLAR DESTEK SAĞLADI 
Facebook'ta ''Mucur Orta Okulu 1990 Mezunları'' adıyla organize olan ve 77 üyesi bulunan mezun grubu yardımın toplanmasını birlikte organize etti
 
Mezunlardan Mucur Ticaret Odası Genel Sekreteri Hayati Kıyak adına Mucur'da açılan hesap numarasında toplanan 139 koltuk parası (yaklaşık 10 bin lira), Ankara'da bir firmadan tedarik edildi
 
İstanbul, İzmir, Ankara, Kayseri, Hakkari gibi Türkiye'nin ve dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan mezunların destek olduğu yardım kampanyasına, Doğu Anadolu'da görev yapan askerlerde katkı sağladı.

Ankara'da özel bir şirkette çalışan eski mezunlardan Esma Köksal da, şirketin okulun ihtiyaç duyduğu projeksiyon aleti ve perdesini de okula bağışlama kararı aldığını söyledi.  

Yine bir mezunun aracı olmasıyla Amerika'da kurulu büyük bir mücevher firması sahibi de çalışanları adına bağış yaptı. Aynı işadamı 41 yıl önce aya giden ilk Türk bayrağını kolleksiyonculardan alıp Türkiye'de bir müzeye bağışlayarak Türkiye'de gündeme gelmişti
 
Kampanyada eksik kalan koltuklar ise yine okulun eski öğrencilerinden Ankara'da yaşayan işadamı Kürşad Badem tarafından tamamlandı.
 
Kampanyaya destek olanlar koltukların arkasına isim yazdırmak suretiyle de isimlerini konferans salonunda yaşatacak
 

İlk olarak 63 yıl önce eğitime açılan Mucur Orta Okulu, yeni binasında ilk kez bir konferans salonuna sahip olacak

 

 
 

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

 

Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu önderliğinde, New York Türkevi’nde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı anma töreni yapıldı. New York Başkonsolosluğu’nun himayelerinde yapılan anma törenine, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan, New York Başkonsolosu M.Levent Bilgen, KKTC New York Özel Temsilcisi Büyükelçi Hilmi Akil, Türkiye Cumhuriyeti Vaşington Büyükelçiliği Müsteşarı Rauf Alp Denktaş (KKTC Eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın torunu), Başkonsolos yardımcısı Pınar Sevi Şentürk ve eşi Aziz Sevi, Konsolos Ümit Alpaslan Kılıç, Konsolos İsmet Erikan, Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Çınar, New York'ta kurulu olan Kıbrıs Yardımlaşma Derneği Başkanı Ali Sencer ile çok sayıda diplomat ve Denktaş'ı seven Türk toplumu üyeleri katıldı.  

 


 
Denktaş Bir Kurumdu
Denktaş için yapılan saygı duruşunun ardından konuşan Büyükelçi Apakan, "Denktaş eski bir dostumdu Rauf ile 1975 yılında tanıştım, o çok yönlü bir lider, bir kahraman, Denktaş üstün bir müzakereciydi" diyerek sözlerine şöyle devam etti

 

"Hayatı boyunca kendini Kıbrıs’a adadı. Ailesinden bir çok kişiyi kaybetti. Ama en büyük korkusu Kıbrıs’ı kaybetmekti. Yokluklar içinde kendini yetiştirmiş büyük bir liderdi. Büyük bir müzakerecidir. Hayatının her anında Kıbrıs’ın önemini vurgulamıştır.Türkiye ve Kıbrıs Türkleri olarak kaybımızın çok büyük olduğunu söylemek istiyorum" dedi.

 

"Hangi görüşten olursanız olun herkesi kabul eder, herkesle gorüşürdü. Denktaş kurumsal yapıya herzaman önem vermiş ve destek olmuştur."
 
"1877-78 yıllarında İngilizlerin adayı işgal ettiği dönemde dedesinin de asker olduğunu, Osmanlı askerlerinin adadan çekildiği zamanları hatırladığını ve birgün Türk askerinin adaya yeniden geleceği inancını hep taşıdığını söylüyordu. O Türk ulusunun her zaman gurur duyacağı bir liderdi, halkını çok severdi, gençliğinde birgün bir devlet kuracağını Mısırlı bir falcıdan duyduğunda arkadaşları ona gülmüşlerdi ama o Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kurmayı başardı" dedi.
 
“Bize Kimse Başınız Sağ Olsun Demedi”
Büyükelçi Apakan'ın konuşmasının ardından kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Denktaş'ın torunu ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Vaşington Büyükelçiliği Müsteşarı Rauf Alp Denktaş, dedesinin
yaşayamadığı ama yaşamak istediği bir hayatı anlatan şiirleri vardı, hep yaşamak istediği ama bir türlü yaşayamadığı hayatı anlatan şiirler kaleme alırdı dedi. Sanat onun hayatının gizli bir parçasıydı. Kaleminden dizelere sığamayacak derin anlamda şiirler dökülürdü. Onun hayatının sadece 30 yılına şahit olabildim. Öncesinide kitaplardan okudum.  Bazı şeyleri ondan dinleme fırsatım da oldu. Kıbrıs halkı ve Türk halkı hep yanımızda oldu. Bize kimse başınız sağ olsun demedi, başımız sağ olsun dedi.
 
Sancağı Biz Devraldık
Türk dünyası için büyük bir kayıp yaşandığını söyleyen TADF Başkanı Ali Çınar: bitmek bilmeyen enerjisiyle hayatının her anını Kıbrıs’a adamış bir liderin torunları olarak, bundan sonra bu davayı bizim devralmamız gerekir. Kıbrıs Türkü ve Türkiye bir bütündür. Bizde gücümüzün son damlasına kadar Kıbrıs için mücadele vereceğiz dedi.
 
Anlatırken Duygularına Hakim Olamadı
New York Kıbrıs Yardımlaşma Derneği Başkanı Ali Sencer, merhum Rauf Denktaş’ı anlatırken duygularına hakim olamadı

 

Konuşması sırasında sıkça duygulanan Sencer; "Ben onu izleyerek büyüdüm. Benim hayatımda tanıdığım ve örnek aldığım en müthiş insandı. Rumlarla fiziksel olarak çatışmalara katıldı. Ölümden korkmaz ama Kıbrıs’ın kaybedilmesinden de bir o kadar korkardı. Dr. Fazıl Küçük ile ikisi Kıbrıs’ın kahramanıdır. Halkıyla kucaklaşan bir başkandı. Kimseyi incitmek istemez hep halkının sorunlarını dinlerdi. Biz Kıbrıs Türkü olarak sadece Bir Cumhurbaşkanı kaybetmedik, aynı zamanda ülkemizin babasını kaybettik dedi.
 
İşte Denktaş’ın kendi kaleminden yazdığı dizeleri:
Benim iki bayrağım var
Biri ana, birisi kız
Benim iki bayrağım var
İkisinin de bağrında
Namusumdur ayla yıldız
Biri damarlarımda kan
Biri alnımda aktır
Benim iki bayrağım var
Birisi gönül yarası
Biri tükenmeyen aşktır
Biri yüreklerde sabır
Biri yaştır kirpiklerde
Benim iki bayrağım var
Gölgesi üstüme düşer
Biri Anamur’da gurup
Biri Girne’de şafaktır
Benim iki bayrağım var
Biri yurdumun tapusu
Biri kan bedeli, haktır.
Biri dudaklarımda duam
Biri gözlerde amindir
Biri güneş gibi sıcak
Biri ay gibi serindir.

(TurkishLifeNews)

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

Belediye Meclisi’nin oybirliğiyle kabul ettiği, Anıtlar Kurulu’nun aynen onayladığı Taksim Meydanı’nı yayalaştırma projesinin detayları belli oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’a ilişkin prestij projeleri arasında açıkladığı yeni Taksim Meydanı’nı hayata geçirmek için düğmeye bastı. 16 Eylül 2011’de İBB Meclisi’nde oybirliğiyle kabul edilen plan 4 Ocak 2012’de Anıtlar Kurulu tarafından aynen onaylandı. Tarlabaşı Talimhane’yle birleşiyor.


 


Projeye göre Tarlabaşı Bulvarı, yayalaştırılan Talimhane ve Taksim Meydanı’yla birleştirilecek. Meydandaki otobüs durakları, otobüs bekleme peronları ve yanındaki yol kaldırılacak. Mc Donald’s önündeki otobüs durakları da yer altına alınıp, alt geçitten meydana yaya çıkışları verilecek. Metro çıkışları ise İstiklal Caddesi kenarlarına çekilecek. Bölgedeki binalar da aslına uygun restore edilecek. 35 bin metrekare inşaat alanı Taksim Topçu Kışlası oturum alanı, Cumhuriyet Caddesi tarafında 153, Tak-i Zafer Caddesi tarafında 188, Metehan Caddesi tarafında 152, Asker Ocağı Caddesi tarafında ise 189 metre olacak. Yeşil alan dahil olmak üzere 28 bin 900 metrekarelik bir alanı bulunan kışla 3 katlı projelendirilecek.


Taksim Topçu Kışlası 1806’da III’üncü Selim döneminde inşa edilip, 1939’da İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından yıktırılmıştı. Rus-Hint tarzı karışımı kışla, kültür merkezi ve sanat galerisi olarak hizmet verecek. Kışlanın, yıkılmadan önce içinde futbol maçları yapılan ve İnönü Stadı yapıldıktan sonra, Taksim Gezi Parkı olarak düzenlenen bahçesi yeşil alan olarak korunacak. Yeşil alanın altında ise birkaç katlı otopark yer alacak.

Meydan keyfi yaşatacağız

İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Taksim Kışlası’nın zemin katındaki kafeler ve dışarıya konulan masa düzeniyle oluşacak yeni yapı çerçevesinde, bugün sadece bir geçiş güzergahı olarak kullanılan Taksim Meydanı’na işlev kazandırıp, İstanbullular’a “meydan keyfi” yaşatacaklarını söyledi.

Kaynak: Fatma AKSU / Hürriyet

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

 

Apollo 15 ile 1971'de Ay'a götürülen Türk bayrağı tam 41 yıl sonra Türkiye'ye dönüyor. ABD'de yaşayan Türk işadamı Ekmel Anda, yıllardır peşinde olduğu Ay'a giden ilk ve tek Türk bayrağını Amerikalı koleksiyonculardan satın aldığını, uzayda 295.2 saat, ayda üç gün kalan, toplam 1.4 milyon mil uzay yolculuğu yapan tarihi Türk bayrağını İstanbul'da oyuncak müzesine bağışlayacağını açıkladı.

 

26 Temmuz 1971'de fırlatılan Apollo 15, görevini 7 Ağustos'ta tamamlayıp Dünyaya döndü. Apollo 15 ile Ay'a Lunar Rover (Ay Arabası) adı verilen dört tekerlekli bir araç indiren astronotlar, Ay'ın yüzeyinde kapsamlı bilimsel araştırmalar yapmıştı. NASA, Apollo 15'in yolculuğunu insanlı olarak gerçekleştirilen en önemli uzay uçuşu olarak adlandırmıştı.
Apollo 15'in üç astronotundan biri olan Alfred M. Worden, Türk Bayrağı ile ilgili hazırladığı orijinal belgede, Türk Bayrağı'nın uzay aracının modülünde yolculuk ettiğini ve kendileriyle birlikte 1.4 milyon millik yolu 295.2 saatte kat ettiğini, Ay'da ise üç gün kaldığını belirtti.
 
"BU BAYRAK TÜRK ÇOCUKLARINA İLHAM VERSİN"
ABD'de yıllardır peşinde koştuğu tarihi Türk bayrağını, uzun bir araştırma ve uğraştan sonra satın aldığını belirten Türk işadamı Ekmel Anda, tarihi bayrağı İstanbul'da Sunay Akın'ın açtığı oyuncak müzesine bağışlayacağını, bayrağın önümüzdeki hafta New York'tan İstanbul'a gideceğini söyledi. Anda şöyle devam etti:

 

"Tarihi bayrak ve astronot Alfred M. Worden'ın hazırladığı sertifika oyuncak müzesinde sergilenecek. Çok gurur verici bir şey bu benim için, Ay'a giden bayrağımızın Türk çocuklarına ilham vereceğine inanıyorum, onların hayallerini süsleyeceğine ve onların vizyonlarını güçlendireceğine inanıyorum. Ay'a giden ilk ve tek Türk bayrağı bu bayrak. Artık bayrağımızı uzaya biz götürelim. Bir gün Türk çocuklarının da hayallerini gerçekleştirmesi için bu bayrağı Türkiye'ye gönderiyorum. Sevgili dostum Sunay Akın çok başarılı bir projeyi hayata geçirdi, bayrağı bulup, satın aldığımı öğrenince çocuklar gibi sevindi."
 
"ÇOCUKLARIN ÖNÜNE UZAY OYUNCAKLARINI BİZ KOYSAYDIK, O BAYRAĞI AY'A GÖTÜREN ASTRONOT TÜRK OLURDU"

 

Oyuncak müzesinin kurucusu yazar Sunay Akın da Ay'a giden tarihi Türk bayrağıyla ilgili ANKA'ya yaptığı açıklamada, "Son birkaç yıl içerisinde yurtdışındaki pek çok tarihi eserin Türkiye'ye kazandırıldığını gazetelerde okuyoruz. Ekmel kardeşimin Ay'a gönderilen bayrağımıza sahip çıkıp, İstanbul Oyuncak Müzesi'ne kazandırması bu konudaki en mutlu haberlerden biridir. Bayrağımızda Ay var ama onu oraya biz taşıyamadık. Bu tarihi olayı Amerikalıların başarması da rastlantı değildir. Çünkü, uzay konulu ilk oyuncakların çoğu 1920'li yıllarda Amerika'da üretilmiştir. Ekmel kardeşimin armağan ettiği bayrağı bu oyuncak örneklerinin yer aldığı müzemizdeki uzay odamızda sergileyeceğiz. Ziyaretçilerimiz böylelikle hayallerin değerini, gerçeğin hayallerin ayak izini takip ettiğini görecekler. Geçtiğimiz yüzyılın başında çocuklarımız önüne uzay oyuncaklarını biz koysaydık, o bayrağı Ay'a götüren astronot da bir Türk olurdu" diye konuştu. Can Kamiloğlu (ANKA)

Facebook

Youtube