YAŞAM

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

 

Esra Öziskender - Üniversite’de iken daha çok okey, tavla oynamak için öğrencilerin gittiği bir kahvehane vardı. Orada bir arkadaşımız, okeyde kendisine joker gelsin diye bir şarkı tutturmuştu. Joker’e Yeşil ismini takmıştı ve:
 
-Yeşiiillll, yeşil!!! Yeşiiillll, yeşil!! diye kendi kendine mırıldanırdı!!!! (Yeşili yani jokeri çağırma şarkısı imiş!!)

 

 

Şimdi ben de ne zaman yeşil kartla ilgili bir haber duysam hemen aklıma bu şarkı geliyor ve kendi kendime “Yeşiiillyeşil” diye mırıldanasım geliyorHani böyle gizli bir şarkı ile çağırırsak tüm ihtiyacı olanlara bir anda geliverecekmiş gibi ve de sihirli değneği ile herşeyi bin anda düzeltiverecekmiş gibi.
 
Yeşil kartın profesyonel hayattaki etkisi ile ilgili bir yazı olsun istedim bu yazım. Şimdi diyeceksiniz ki bunun tartışması yapılırtabiki yeşil kartın kariyerimize çok büyük bir etkisi var. Ben de diyorum ki “depends!!!” yani duruma bağlı olarak değişir. Onun için size gerçek hayattan bazı örnekler vereceğim (isimler saklı kalmak şartıyla. Eyalet isimleri de gerçek kahramanlarımızın oturduğu eyaletler değildir, kim oldukları anlaşılmasın diye.)
 
California’da bir Türk çift var. Her ikisi de İTÜ’den mezun mühendisler. Okulda tanışıp evlenmişler, Türkiye’de beş sene hayatında çalıştıktan sonra kendilerine lotary’den yeşil kart (green card) çıkmış ve Amerika’ya göç etmişler. Buraya kadar normal bir hikaye olarak gözüküyor. Ancak işte bütün problemler bundan sonra başlıyor. Türkiye’de her ikisinin de bir işi ve oturdukları güzel bir evi ve geleceğe yönelik hayalleri varken bakın burda neleri var: Küçük bir apartman dairesinde kalıyorlar, ara ara yanlarına ev arkadaşı alıyorlar geçinebilmek için. Tam iki senedir bilfiil arıyorlar ve bulamıyorlar. Buldukları en iyi işler geçici olarak yapabilecekleri alt düzey işler. Artık hayallerini ve umutlarını da kaybetmek üzereler ve bir çıkış yolu arıyorlar.
 
Yeşil kartları olmasına rağmen neden bu kadar zorlanıyorlar bulmakta dersiniz? Herşeyden önemlisi yabancı dil, İngilizceleri çok iyi düzeyde değil, ilerletmeye çalışıyorlar ancak hem geçim derdi hem de arama yoğunluğu içerisinde İngilizce’ye adam akilli fokus olup ilerletmeleri çok uzun zaman alacak. İkincisi mühendis olarak Amerika’da hiç tecrübeleri yok ve Türkiye’de aldıkları eğitim ile burda nasıl çalışabilirler açıkçası ben de bilemiyorum bildiğim tek şey bazı mühendislik alanları için burdan ek ders almalarının gerektiği, çünkü mühendislikmimarlık gibi teknik mesleklerde öğretilenler ve uygulamalar ülkeden ülkeye değişiyor (birkaç başka meslekte olduğu gibi.) Şimdi bir çözüm olarak doktoraya kayıt olmayı düşünüyorlar böylece okulda kalıp kariyer yapma şansları olabilir ancak birçok kişi bu yolu denediği için ve de doktora yaptıktan sonra okulda kalma garantisi olmadığı için o çözüm de pratikte ne kadar işleyecek bilemiyoruz.
 
Ekonomi eğer bu kadar kötü olmasaydı belki şansları daha fazla olabilirdi ama ekonomin bozuk olduğu ve uzun bir süre daha düzelmeyeceği beklenilen böyle bir dönemde yabancı bir ülkeden gelmiş, İngilizcesi çok iyi ve akıcı olmayan, Amerika’da hiç profesyonel tecrübesi ve eğitimi olmayan birinin yeşil kartı dahi olsa kariyer yapması çok zor. Şansının çok yaver gitmesi lazım ki bulunduğu yerde hakikaten onun niteliklerine uygun bir açığı olacak ve de başka kimseyi de bulamıyor olacak bu şirket, belki o zaman ise alınması mümkün olabilir. Kaldıki örneğimizdeki çift beraber aradıklarından her birinin ayrı bir eyalete gidip çalışması da pratikte pek mümkün değil. Aynı lokasyonda aramak zorunda olmaları da ayrı bir engel.
 
Texas’ta bir başka çift; onlar da Türkiye’de üniversiteden mezun olup, avukat olup gelmişler buraya, lotary’den yeşil kart çıkmış. Onlar hiç avukatlık işi aramadılar bile. Çünkü avukatlık yapabilmeleri için kesinlikle ek dersler almaları (hatta belki de yeniden okumaları) gerekiyor. Kanunlar tamamen farklı bildiğiniz gibi. Dolayısıyla direkt olarak bir lokanta açtılar. Şimdi bir bebekleri oldu ve lokantacılıkla geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar, çok süper gitmiyor ama en azından kendilerini geçindiriyorlar. Avukatlık diplomalarını da sandığa kaldırdılar. En azından çocuklarına güzel bir gelecek sağlamak için bu ülkeye geldikleri düşüncesi onları biraz olsun rahatlatıyor.
 
Connecticut’ta bir çift, gene aynı şekilde yeşil kartla gelmişler. Erkek Türkiye’den bilgisayar uzmanı emeklisi, eşi de muhasebe müdür yardımcısı emeklisi. Şimdi ne mi yapıyorlar? Erkek bir fabrikada işçi olarak çalışıyor, bayan da temizliğe gidiyor. Sebep: İngilizceleri yok denecek kadar az. Amerikan sistemini, eğitim sistemini, çalışma ortamını hiç bilmiyorlar ve bu şekilde bir profesyonel hayata atılmaları çok zor. Kendilerini geliştirmeleri lazım ama geçim derdi olduğu için ona da zaman ayıramıyorlar ve bu durum tam sekiz yıldır bu şekilde devam ediyor.
 
Virginia’da bir çift, bayan Türkiye’de pazarlama müdürü imiş, eşi de satış müdürü. Şimdi bayan son dört yıldır çocuk bakıcılığı yapıyor, eşi de taksi şoförlüğü, yeşil kartla gelmişler ve şu anda her ikisi de vatandaş.
 
Doktorları saymıyorum bile çünkü doktorların işi çok zor, eğitimlerinin büyük bir bölümünü burda tekrar almak zorunda oldukları için bir çoğu hiç girişmiyor bile, zaten eğer evli ve çocukları varsa böyle bir “yeniden hayata başlama” şeklinde bir plan çok da uymuyor onların aile düzenlerine.
 
Hep evlilerden örnek verdim, bekarlar içinde de yeşil karta rağmen zorluk çekenler var tabiki ama onların işi biraz daha kolay sanki çünkü en azından sadece kendilerini geçindirmek zorundalar, bir de teorik olarak (pratikte bu herkes için mümkün olmasa da) neredeyse oraya taşınmaları daha kolay. O nedenle onlar daha serbest bir şekilde arıyorlar. Ancak Maine’de oturan bir arkadaş, yeni vatandaşlığını aldı, son üç yıldır araba yıkama atölyesinde işçi olarak çalışıyor, Türkiye’den işletme bölümü mezunu.
 
Bu örnekleri neden verdim? Hep sanılır ki Amerika’da oturma ve çalışma izni olmayanlar profesyonel hayatta çalışamaz, kariyer yapamaz, alt düzey işleri (yani Amerikalıların yapmak istemediği diye tabir ettiğimiz işleri) yapmaya mecbur, diğerlerinin oturma ve çalışma izni varsa hayatlarını düzene koymaları çok kolay. İşte yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi her zaman böyle olmayabiliyor. Yeşil kartı olanla, olmayan aynı işi yapabiliyor.
 
Sonuçta yeşil karta başvurmadan önce iyi bir araştırma yapmak lazım. Çünkü yeşil kart çıktığı zaman, bu fırsatı kaçırmayayım deyip hiç bir araştırma yapmadan, İngilizce bilgisi ilerletilmeden, uygun eğitimler alınmadan buraya göç edilirse hüsrana uğrayabiliyor arkadaşlarımız. Kaldı ki bütün bu araştırmalar ve hazırlıklar yapılsa bile gene de hüsran olabiliyor, özellikle ekonominin iyi olmadığı dönemlerde.
 
Ne olsa yaparım, yeter ki oraya bir kapağı atayım, nasılsa bir şekilde yolunu bulur kariyerime de devam ederim mantığı her zaman, her yerde ve herkes için işlemiyor maalesef ve günler, aylar, yıllar su gibi gelip geçiyor. Çok arkadaşımız var bu şekilde, bir de dönüp bakıyorlar ki on – yirmi yıldır Amerika’dalar ama ideallerindeki işi yapma anlamında bir arpa boyu yol alamamışlar.
 
Şimdi bu demek değildir ki kariyer yapmamak insanları çok mutsuz eder vs. Tabiki kişiye ve ortama göre değişir, tabiki herkes de kariyerini yapmak zorunda değildir, yapabildiğini yaptığı için çok mutlu olan insanlar da var, çok farklı bir alanda kuranlar ve başarılı olanlar var v.b. Ancak yeşil kart profesyonel hayatta faydalı mıdır diyenler için birkaç örnek verdik.
 
Şu da var ki eğer bir kişi Amerika’da zaten sevdiği veya alanına çok yakın bir işte H1B statüsünde yani çalışma izni ile çalışıyorsa ve bu kişi bir şekilde yeşil kart sahibi olursa işte o zaman çok faydalı çünkü artık çalışma vizem yenilenecek mi, kalabilecek miyim, dönmek zorundakalacağım stresi ortadan kalkmış oluyor.
 
Bir de tabiki her halükarda yeşil kart, oturma ve çalışma izni verdiği için her konumda ve şartta bu izne sahip olmayan herkes için bulunmaz bir nimet. Ancak kariyerime Amerika’da da devam edeyim veya Amerika’da yeni bir kariyere başlayayım dediğiniz anda yeşil kartın o gizemli gücü birden yetersiz kalabiliyor. İşte o zaman insanın hakkaten: - Yeşiiiilll, yeşilll!!! diyesi geliyor…
 
Bu konuya bir başka yazıda tekrar devam etmek üzere… Eğer sizler de bana etrafınızdaki veya kendinize ait örnekleri gönderirseniz sevinirim. Gördüğünüz gibi isim vermiyoruz, eyalet isimleri de gerçek örneklerdeki ile aynı değildir. Hepinize bol güneşli günler dilerim!!!
 
Sevgiler,
 
Esra Öziskender, HRLink Consulting, Inc.
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
www.hrlinkconsulting.com

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

 

Turk Avenue - 31. Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali geçen yıllara oranla daha büyük kalabalık ve çoşkuyla kutlandı. Türkiye'den uzun yıllar aradan sonra ilk kez iki başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ ve Ali Babacan'ın katıldığı yürüyüşte, Dış İşleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanı Kemal Yurtnaç, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ali İhsan Ölmez, Genel Kurmay Başkanlığı Mehteran Takımı, Ankara FOMGET Halk Dansları Topluluğu da yürüyüşün bu yıl ki Türkiye'den diğer misafirleriydi

Aralarında Kızıldereki dans topluluğunun da yer aldığı 10'dan fazla bando topluluğu, Kırım, Bulgar, Kazak, Özbek, Azeri gibi diğer Türk soydaşların da katıldığı yürüyüş sonrası toplanılan parka kalabalık sığmadı. Geçen yıldan farklı olarak sahnenin yeri değiştirilerek daha fazla kişiye oturma imkanı sağlanırken, yemek-içecek servisinde gecikme yaşanmaması dikkat çekti. Ayrıca seyyar tuvalet sayısı arttırılarak geçtiğimiz yıllarda yaşanan sıkıntılar tekrarlanmadı

Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu'na bağlı derneklerin yanı sıra farklı organizasyonların katıldığı Türk Günü Yürüyüşü'nde Süper Lig'de oynayan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ve Eskişehirspor'un float'ları da yer aldı. Bu yıl şampiyon olan Galatasaray'ın floatı en gösterişli yürüyüş kortejinden biri oldu

Giresunlular Derneği'nin geçtiği sırada protokol tribüne fındık atılması dikkat çekti. Kızıldereli dans ekibinden küçük bir çocuğu Başbakan Bekir Bozdağ protokol tribüne davet edip kucağına aldı. Bu yıl ki Türk Günü Yürüyüşü'nde en göze çarpan özelliklerinden birisi de binlerce kişinin kırmızı-beyaz Türkiye t-shirt'ü giymesi oldu. Fenerbahçe USA tarafından yaptırılan 30 bini aşkın t-shirt yürüyüş öncesi herkese bedava dağıtıldı

Park alanına bu yıl ziyaretçiler sığmazken, Başbakan Yardımcıları Bekir Bozdağ ve Ali Babacan, birlik beraberlik mesajları verdi. Türklerin ABD'de siyasete ilgi göstermesini istediler. Bozdağ, ''Türkiye'de son 10 yılda yeni bir Türkiye oldu. Ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda büyük değişim yaşandı. Amerika'da yaşayan Türkleri biz toplumumuzun önemli bir parçası olarak görüyoruz,'' derken Ali Babacan, ortak nokta Türkiye üzerinde herkesin birleşmesini istedi

Türk Günü Yürüyüşü'nde bu yıl farklı olarak çocuklara yönelik çizgi film kahramanları da maskot kıyafetleri ile alandaydı. New York Başkonsolosu Leven Bilgen'in de ilk Türk Günü Yürüyüş deneyimi olması açısından büyük önem taşıyan etkinlik, organizasyon ve katılım açısından memnuniyet yarattı. Birleşmiş Milletler Daimi Büyükelçisi Ertuğrul Apakan, organizasyonda geçen yıla göre katılımın fazla olduğunu gözlemlediğini, diğer Türk topluluklarının da katılımlarının memnuniyet verici olduğunu dile getirdi

Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Çınar, ''Manhattan'a kırmızı-beyaza boyadık. Daha iyisini yapmak için çalışacağızBu yıl katılımın daha da arttığını memnuniyetle gördük. Gelecek yıl daha büyük süprizler ve daha organize bir etkinlikte bir arada olacağız,'' diye konuştu

Yürüyüşe katılan vatandaşlardan görüşlerini dile getirenler, yürüyüş sonrası toplanılan parkın değiştirilmesi yönünde görüş bildirirken, ''Artık bu parka sığmıyoruz,'' dediler. Geçen yıllardan farklı olarak bu yıl TADF diğer çatı kuruluşları ile birlikte çalışmaya özen gösterdi. Turkish American Cultural Center, Türk Amerikan Dernekleri Asemblesi, Türk Amerikan Ticaret ve Sanayi Odası, Türk Amerikan İş Forumu bizzat başkan seviyesinde davetle hem balo hem de yürüyüşe davet edildi

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive
ABD'nin New York şehrinde borsanın bulunduğu Wall Street'te, Bowling Green Park'ta Türk Bayrağı göndere çekildi. Törene katılan Mehteran Birliği ise Amerikalıları hayran bıraktı. New York'ta 19 Mayıs Cumartesi günü düzenlenecek 31. Türk Günü Festivali'nden önce bugün Wall Street 'te Bowling Green Parkı'nda bulunan ve New York Borsası'nı simgeleyen Boğa heykelinin önünde ''Geleneksel Bayrak Çekme Töreni'' yapıldı. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu ve Giresun USA Derneği tarafından organize edilen Bayrak çekme törenine Türk ve Amerikalıların yoğun ilgisi oldu

 

Özellikle Türk Günü Festivali için New York'a gelen Genel Kurmay Başkanlığı Mehteran Birliği büyük ilgi gördü.
 
Törende konuşma yapan New York Başkonsolosu Levent Bilgen, Türk Bayrağının ABD'nin en eski parkı olan 'Bowling Green Parkı'nda çekilmesinden büyük gurur duyduklarını, Türkiye ile ABD arasında uzun yıllardır süren sağlam ilişkiler olduğunu belirtirken, Türk-ABD toplumları arasında da son derece güzel bir dostluk olduğunu ifade etti.
TADF Başkanı Ali Çınar ise törene katılan herkese teşekkür ederek 19 Mayıs’taki Türk yürüyüşüne herkesi davet etti.
 
Giresun USA Derneği Başkanı Cevdet Özdemir ise organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür etti.
 
Bayrak çekme organizatörlerinden İbrahim Kurtuluş bu yıl ki töreni özellikle terörle mücadele eden tüm Mehmetçiklere armağan ettiğini ifade etti.
 
 
Brooklyn Amity School öğrencilerinin ellerinde Türk Bayraklarıyla İstiklal Marşını okudular. Amity Okulu 7. sınıf öğrencilerinden Amir Edris Türkçe okuduğu 'Bir Bulut Olsam' şiiri ise büyük beğeni topladı.
 
YENİÇERİLER WALL STREETİ İŞGAL ETTİ
 
Okumalarının ardından Mehteran Birliği ise tören alanında gösteri yaptı, marşlar çaldı. Amerikalıların ve yabancıların da büyük ilgisini çeken Mehter gösterisi sırasında park iyice kalabalıklaştı. Mehteranın ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi FOMGET Halk Dansları Topluğu ekibi de gösteri yaptı. Hayatında ilk defa Mehteranı gören Sandra Edris, marşlara eşlik etmeye çalışarak duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
CİHAN

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

Cemil Özyurt - Zenop Tuncer 15 yıla yakın zamandır New Jersey'nin Edgewater şehrinde klasik araba tamiri ile uğraşıyor. Euro Tech Motors tamirhanesi bir klasik araba müzesi gibi adeta. Babası da Fordcu Bogoz Usta olarak Taksim'de ün yapmış bir ustaymış. Baba mesleğini 1977 yılında geldiği ABD'de sürdüren Zenop Usta'nın mekanında pek çok klasik araba bulunuyor. Aralarından en ilgi çekeni ise 1942 model bir Mercedes. Arabanın ilk sahibi ise Adolf Hitler. Nasıl olur da 1942 model Hitler'in kullandığı bir Mercedes araba, Amerika'da New Jersey'de ortaya çıkar?


 
Zenop Usta, kendisinden daha önce de klasik araba koleksiyonu yapan iyi bir müşterisi için Mercedes 540 model bir araba ararken, internette bir ilan gördü. Müşterisini arayıp ''Senin aradığın değil ama ona yakın bir model internette satılık,'' diye sordu. Müşterisi ''Alalım,'' deyince de, toplam 175 bin dolar maliyetle arabayı aldı.
 
Mercedes Ohio'dan New Jersey'e getirildi, Zenop Usta tamire koyuldu. Arabayı tamir ederken arka tekerleklerden birinin orjinalini satın almak için Mercedes'i aradı ve modelini, seri numarasını söyledi. Aradan çok geçmeden Mercedes'ten telefonlar yağmaya başladı. Arabayı nerden aldığını sordular. Arabanın ruhsatını dikkatli incelemesini istediler. Zenop Usta başta bir şey göremez ama sonra dikkatli incelediğinde Naziler'in sembolünü ruhsatta olduğunu gördü. Mercedes, seri numarası ve ruhsat kayıtlarından arabanın Hitler'e ait olduğunu açıkladı. 
 
Arabanın ruhsatında arabanın bizzat Hitler'e ait olduğu Almanca olarak da yer aldığı da görülüyor. Mercedes'in de onayladığı 1942 model araba, 1951 yılında ABD'ye getirildi. Ohio'daki arabanın sahibinin dedesi Almanya'da askerliğini yapan Amerikalı bir subaydı. Arabayı da 2. Dünya Savaşı sonrasında Amerika'ya getirdi. Arabanın sahibi olan Lübnanlı işadamı Fred Daibes'e bir açık arttırma firması 1.5 milyon dolar önerdi. Ancak işadamı kabul etmedi
 
Zenop Tuncer, arabada 80 bin kilometre olduğunu, Mercedes'in hala orjinal parçalarına sahip olduğunu vurguluyor. Arabayı satan satıcının Hitler'e ait olduğunu bilmediğini ifade eden Tuncer, ''Kendisini aradım. 'Arabanın Hitler'e ait olduğunu biliyor muydun?' diye sordum. Bana 'ciddi misin?' dedi. Arabanın sahibi de nasıl olup da Hitler'in arabasının Amerika'ya getirildiği konusunda bilgisi yok,'' diye konuştu. Hitler'in 3 Mercedes'inin çalındığı bilinirken, Amerika'da ortaya çıkan modelin de bu çalınan üç araçtan biri olduğu tahmin ediliyor

 

Zenop Tuncer'in babası Bogoz Tuncer 1946 model Ford arabaların Türkiye'ye ithalinden sonra
yaşadığı sübob sıkıntısını aşan usta olarak biliniyor. Vehbi Koç'un gelen tüm sıfır model Ford arabaların süboplarını Bogoz Usta'ya yenilettiğini bu nedenle de isminin 'Fordcu Bogoz Usta' olarak anıldığını anlatan oğul Tuncer, 1990 yılında vefat eden babasının Amerika'ya hiç alışamadığını ve aklının hep Türkiye'de kaldığını söylüyor.  

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

2001 yılından beri New York merkezli olarak faaliyet gösteren Fenerbahçe USA Derneği Türk futbolunda yaşanan son gelişmeler ve 12 Mayıs'ta Galatasaray ile oynanan maç sonrası yaşananlarla ilgili bir bildiri yayınladı. Fenerbahçe USA Yönetim Kurulu imzası ile yayınlanan bildiride, son 5 yılda üç büyük takımla oynadığı 32 maçta 63 puan toplayan ve en yakın rakibine 19 puan fark atan Fenerbahçe'nin yedi yılda 6 final kaybettiğine dikkat çekildi: ''Biz şikeciyiz, siz temizsiniz öyle mi?'' diye soruldu


 

Yine ABD'de kurulu Galatasaray USA Derneği de yaklaşık 10 gün önce bir bildiri yayınlayarak Türk futbolundaki gidişattan memnuniyetsizliğini dile getirmişti

Fenerbahçe USA Derneği'nden yapılan bildiride şu görüşlere yer verildi: ''Her zaman sağ duyuyucentilmenliği ilke edinen ve bu konuda Amerika'daki tüm derneklere örnek olan Fenerbahçe USA Dernegi son gelişen olaylar hakkında aşağıdaki açıklamayı yapmayı uygun görmüştürKamuoyuna duyurulur

 
12 Mayıs Cumartesi günü Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynanan Fenerbahçe-Galasaray maçından sonra gördük ki, ahlak bekçiliği yapanlar, temiz futbol isteyenler, futbol zevklerinin ellerinden alındığını savunanlar zafer sarhoşluğuna kapılıp şampiyonluklarının tadını çıkarmak yerine sosyal medyada ağza almaktan hicap duyduğumuz ifadelerle Fenerbahçe taraftarıyla uğraşmayı yeğlediklerini görmekteyiz.  
 
Daha bir hafta önce Kadıköy'de şampiyonluğun gideceği korkusuyla, Fenerbahçe'nin ligden düşürülmesini talep edenler, Federasyonu istifaya davet edenler, kazandıkları şampiyonluk ile birlikte normal hayatlarına döndüler. Ligin başında verilen play off kararına isyan edenlerin, puanlarının silindiğini iddia edenlerin olası Fenerbahçe şampiyonluğundan sonra neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyoruz
 
Sportmenliğe ve centilmenliğe önem veren sorumluluk sahibi taraftarlar ve Amerika'daki Türk toplumunda kardeşlik ve dostluğu her daim vurgulamaya çalışan bir dernek olarak kamuoyunun dikkatini bazı konulara çekmek istiyoruz
 
Türkiye Futbol Federasyonu'nun açıkladığı kararları, stadımızda meydana gelen olayları, yaşananların Türk futbolu üzerinde yarattığı etkiyi bizler de herkes gibi ülkemizden binlerce kilometre uzakta dikkatle izlemekteyiz
 
10 ayı aşkın süredir devam eden ve sadece Fenerbahçe'yi hedef alan siyasi davanın komediye dönüşmüş olması Türkiye Futbol Federasyo'nun vey Etik Kurulu'nun suçu değildir
 
Bu sürecin içinden çıkılmaz hale gelme nedeni, Fenerbahçe'ye karşı siyasi komplo yapanların oynadıkları oyunu ellerine yüzlerine bulaştırmış olmasıdır. Ve bu oyunu Topuk Yaylası'nda, Silivri'de, Çağlayan'da, Bağdat Caddesi'nde yaptığı yüzbinlerce kişilik protesto yürüyüşleri ile boşa çıkaran cefakar Fenerbahçe taraftarıdır
 
Stadımızda 12 Mayıs Cumartesi günü oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra takımını centilmence alkışlayan, 90 dakika boyunca sahaya en ufak bir yabancı bir madde dahi atmayan, saha içinde eğlenen Galatasaraylı futbolculara en ufak bir saldırıda bulunmayan taraftar ne olmuştur da 12 dakika sonra sahaya girmiştir? Nasıl çileden çıkmıştır
 
Biber gazlarıyla hamile, çoluk çocuk demeden herkesi zehirleyen, yerde yatan taraftara coplarla saldıran, tüm stadı bir biber gazı bulutuna dönüştürenler, 55 bin kişiyi cezalandıracak cesareti kimden almıştır?  
 
Toplumsal olaylara müdahelede bu kadar beceriksiz ve cahil bir güruh nasıl olmuş da Sükrü Saraçoğlu Stadı'nda bir araya gelmiştir
 
Geçtiğimiz haftalarda Etik Kurulu'nun raporunu açıklaması ve Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı kararlardan sonra istedikleri sonucu alamayanlar, hüsrana uğramış vaziyetteler. Sahada bileklerini bükemedikleri Fenerbahçe ile masa başında da başa çıkamamanın acziyetini yaşamaktalar. Haklarında suçlamalarda bulunulanların savunmaları alınmadan yazılan Birinci Etik Kurulu'na göre başta Fenerbahçe olmak üzere adı geçen kulülerin ve oyuncuların hepsi suçlu ilan edilmişti
 
Bugün ayağa kalkıp Fenerbahçe aleyhine bağıranların ortak noktası, Etik Kurulu Raporu'ndan çıkan kararın ''temiz olması veya olmaması'' veya ''Stadın maç sonrası savaş meydanına dönmesi'' değildir. Zihinlerinde Fenerbahçe'yi mahkeme, savunma, rapor olmaksızın suçlu ilan edenlerin hezeyanıdır. Değil Etik Kurulu'ndan, Birleşmiş Milletler Adalet Divanı'ndan ''temiz'' raporu gelse, malum çevrelerin zihinlerindeki Fenerbahçe düşmanlığının yarattığı olumsuz düşünceler değişmeyecektir. Tribünlere biber gazı sıkarak taraftarı provoke edenler ''bakın zaten suçlular'' algısı yaratmaktan başka bir amaç taşımamaktadır
 
Dünyanın hangi ülkesinde hiçbir futbolcunun, hakemin karışmadığı, bahis skandalına neden olunmadığı, tutuklu futbolcu ve teknik direktörlerin serbest bırakılıp futbola geri döndüğü şike ve teşvik davası vardır
 
Yine son oynanan maçta, 90 dakika boyunca sahaya en ufak bir madde atılmamışken, trübünlere biber gazı atarak insanlar tarumar edilmiş ve polis kordonu ile rakip takım sözde koruma altına alınmıştır. Güdümlü odakların da katkısıyla Fenerbahçe, her bulunduğu ortamda rakipleri karşısında suçlu ve haksız duruma düşürülmeye çalışılmaktadır
 
Fenerbahçe ile sahada mücadele edemeyenler çareyi polisiye kuvvetlerde, kulislerde, iğreti, basit TV programlarında, adliye muhabirliğinden devşirme spor muhabirlerinde, hemşehri güdüsüyle siyaset yapanlarda aradılar
 
Asıl kamuoyunu ayağa kaldıran olay futbol dünyasında adaletin sağlanıp sağlanmaması değildir. Asıl yaşadıkları öfke, onca yaşanan baskı ve zulüme rağmen Fenerbahçe'nin hala ayakta kalmasıdır. GS Eski Başkanı Adnan Polat'ın da dediği gibi ''yaşanan onca baskıya rağmen başkanlarını Metris'e gömmeyenlerin'' inatla takımlarına sahip çıkmasıdır. Fenerbahçe bu yıl play off'lara kalmasaydı, eminiz ki Federasyonun aldığı kararlar hiç kimsenin umrunda olmayacaktı. Tıpkı Savcı'nın da dediği gibi ''geçen yıl şampiyon olmasaydı 3 Temmuz operasyonunun yapılmayacağı'' gibi
 
1 yıl boyunca sahada onuru ile mücadele eden futbolcularımızı şikeci iddiaları ile küçük düşürmeye çalışan zavallılara bir çağrımız var. Biraz aklı, izanı, mantığı olan herkesi aşağıdaki son beş yılda dört büyük takımın oynadığı maçlarla oluşan puan durumuna bakmaya davet ediyoruz
 
Son beş yılda diğer üç büyük takımla oynadığı 32 maçta 63 puan toplayan ve en yakın rakibi Galatasaray'a tam 19 puan fark atan Fenerbahçe şikeci, siz temizsiniz öyle mi?  
 
1-Fenerbahçe    32 18 9   5  48 31 63 
2-Galatasaray    32 12 8 12  41 38 44 
3-Beşiktaş          32  10 7 15  39 44 36 
4-Trabzonspor  32    8 8  16  29 44 31 
 
Son yedi yılda 7 final maçını kaybeden takım şikeci, siz temizsiniz öyle mi? Hatırlamak istemeyenlere hatırlatalım. Son maçta kaybettiğimiz kupaları
 
11 May 2005 - GS 5 FB 1 (Türkiye Kupası Finali)
04 Mayıs 2006 - BJK 3 FB 2 (Türkiye Kupası Finali)
15 Mayıs 2006 - Denizli 1 FB 1 - (Süper Lig)
13 Mayıs 2009 - BJK 4 FB 2 (Türkiye Kupası Finali)
05 Mayıs 2010 - TS 3 FB 1 (Türkiye Kupası Finali
16 Mayıs 2010 - FB 1 TS 1 (Süper Lig)
12 Mayıs 2012 - FB 0 GS 0 (Süper Lig)
 
 
Türk futbolunda temizlik isteyerek herkesi kendisine güldürenler, Türkiye'ye teşvik ve şikeyi öğretenler olması da bir başka düşündürücü ve trajikomik olaydır
 
Türk futbolunu bu hale düşürenler, sportif başarıyı yakalayamayan beceriksiz ve basiretsiz yönetimlerdir. Sportif başarısızlıklarını rakiplerini suçlayarak ve kamuoyunda suçlu algısı yaratarak gizlemeye çalışanlar bilmelidir ki, kendilerini düzeltmedikçe Türk futbolu dün yaşadığı gibi, bugün de, yarın da aynı sıkıntıları yaşayacaktır. Mali yapılarını düzeltmeyen, standartlarını UEFA kriterlerine göre ayarlamayan kulüpler, sahada uğradıkları her başarısızlığın ardından 'hakeme', 'federasyona', 'merkez hakem kuruluna', 'teşvik ve şike' söylentilerine bel bağlayacaktır. Rakipleri ile sahada mücadele edemeyenler, soyunma odalarında futbolcuların boğazlarına sarılanlardır
 
Her ortamda UEFA'yı göreve çağıranlar, UEFA'nın en büyük özeni gösterdiği sporu siyasetten uzak tutma eğilimini göz ardı ederek, soyunma odalarından Başbakan peşinden koşmaları ilginç bir tesadüftür
 
Türk futbol tarihine 'şerefli ikincilikler' armağan edilmesine vesile olanlar, halkın zekası ile dalga geçmekle kalmadılar bunu Doğan-Şahin paraları, ülkeyi terk eden kaleciler ve hesabı verilemeyen 1 milyon dolarlık teşvik paraları ile perçinlediler
 
Fenerbahçe USA derneği olarak, Türk futbolunu temizleme adı altında kulübümüze karşı dört koldan yürütülen saldırıları yakından takip ediyoruz. Herkes gibi bizler de Türkiye'de şike, teşvik ve masa başı oyunlarının olmadığı, rakiplerinin futbolcularını oynayacakları hafta ayartmaların yaşanmadığı, kırmızı kart gösterdiği için hakemlik hayatına son verilen hakemlerin olmadığı, zamanında çatır çatır teşvik primi almış, şike yapmış kabzımalların yorumcu diye ortalarda dolaşmadığı, siyasi manevralarla şampiyonluklara el konulmadığı bir futbol ortamı istiyoruz
 
Yaşadığı her türlü baskı ve zorluğa rağmen bu yıl voleybolda dünya şampiyonu, kadın basketbolda Türkiye şampiyonu olan futbolda son ana kadar yarışı bırakmayan bir kulübün, Türkiye Süper Lig'te son dakikaya kadar şampiyonluğu kovalaması ve Türkiye Kupası'nda finale yükselmiş olması utanması olanlara verilmiş en iyi cevaptır. Zafer İnananlarındır
 
Fenerbahçe USA Derneği
Yönetim Kurulu

GALATASARAY USA'NIN AÇIKLAMASI

Türkiye Futbol Federasyonu'nun açıkladığı kararlar üzerine bir açıklama yapan Galatasaray USA Derneği de, 2 Mayıs'ta yaptığı açıklamada aşağıdaki görüşlere yer vermişti:

''Türkiye Futbol Federasyonu’nun açıkladığı kararların Türk futbolunu telafisi mümkün olmayan bir yola soktuğuna ve kamuoyu vicdanında büyük hayal kırıklıkları yaratığına inanıyor ve bu kararları protesto ediyoruz. Yapısı ve konumu itibarıyla Türk futbolunu temsil eden, haklarını koruyan ve Türk futbolunu dünya standartlarına taşıması gereken kurumun tamamiyle işlevini yitirerek şikeyi araştıran bir kurum olmaktan çıkararak, şikeyi ve şike yapanları aklayan bir kuruma dönüştüren zihniyeti kabul etmiyoruz.

Türk Futbol Federasyonu yaptığı açıklamalar ile belli ettmiştir ki, artık şike yapıldı mı, yapılmadıkonusu tartışılmıyor. Bu ahlaksızlıkları yapanları, emek hırsızlarını nasıl kurtarabiliriz, bu tartışılıyor.
 
Bizler ülkesinden çok uzaklarda futbol tutkusuyla yaşayan, sadece sarı-kırmızı renkleri değil, Ay-Yıldızlı milli formayı Amerika Birleşik Devletlerinde gururla taşıyan 10000'lerce Galatasaray'liyi temsil ediyoruz. Bunca insan adına rahatlıkla soyneyebiliriz ki, 3 Temmuz'dan itibaren yaşananlar, TFF eski ve yeni yönetimlerinin aldıkları saçmalık ötesine geçmeyen kararlar ve gittikçe içinden çıkılmaz hale gelen bu durum karşısında futbol sevgimizi, heyecanımızı maalesef kaybettik.
 
Türk Futbolunun itibarının yerle bir olduğunu, sözde "Türk Futbolunun marka değerinin" sadece şike ve teşvik konularıyla birlikte anıldığını yurt dışında yaşayan ve yabancı medyayı yakından takip eden bireyler olarak üzülerek tespit etmiş bulunmaktayız. Sn. Federasyon yetkilileri Türk halkını ligimiz avrupanın 6. en iyi ligi diye uyutürken, bizler Avusturalya, Kore gibi liglerden bile canlı maçların yayınlandığı Amerikan televizyonlarında Türk fubolu ile ilgili sadece şike haberlerini görebiliyoruz.
 
Doğruyu ve doğru olanı savunması gereken kurum, kendisini ve kendi yanlışlarını nasıl doğru olarak göstererek, bir şekilde kitabına uydurarak, kamuoyuna sunmaya çalışmakla Türk halkının zekâsıyla alay etmekte, adalet duygusunu hiçe saymakta ve uluslararası kuralları görmezden gelerek bu tutumuyla Türk futbolunu telafisi mümkün olmayan bir çıkmaza götürmektedir.
Galatasaray USA derneği bu nedenlerle Türk Futbol Federasyonu yönetiminin Türk futboluna daha fazla zarar vermeden derhal istifa etmesinin zorunlu olduğuna inanmaktadır. Tek dileğimiz Türk futbolunu bu kaos'tan kurtaracak, kendi ve yandaşlarını kurtarmak amacı ile göreve gelmemiş yeni bir yönetim ile yola devam edilmesi ve biraz olsun aklı selim kararlar alınarak futbolumuzun içine düştüğü bu batklıktan kurtulması, senelerdir Türk futbolunu şahsı çıkarları için kullanan pervasızlardan temizlenmesidir.
 
 
Galatasaray USA Derneği
Yönetim Kurulu

Facebook

Youtube