
Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa Birliği'nde şişe suyu pazarlayan şirketlerin kaynak ve üretimlerinin denetlenmesi konusunda ciddi standartlar uygulandığını belirten Gleick, Amerika'da ise tam tersine bir durum yaşandığını vurgulayarak, "Amerikan su lobisi"nden şikayet ediyor:
"Amerika'da şişe suları yönetmeliği yok, çünkü şişelenmiş su, gıda maddesi kategorisine giriyor. Bunun değişmemesi için de su lobileri baskı yapıyor. Böylece bir şehir şebekesindeki su her gün denetlenirken, halka satılan damacana ve plastik ve diğer şişelerdeki sular, sanki başka bir şeymiş gibi bu denetim standartlarına tabi tutulmuyor."
Amerikalı su uzmanı, böylece büyük firmaların halkı yanılttığını ve haksız kazanç sağladıklarını söylüyor. Örneğin Poland Spring, Arrowhead gibi çok ünlü marka, kaynakların isimlerini kullandıkları halde, suyu bu doğal kaynaklardan almıyor. Yalnızca o kaynakların ismini pazarlama taktiği olarak kullanıyor. Gleick şöyle devam etti:
"Arctic Spring, Arctic Falls gibi isimlerle satılan sular var ve tüketici de doğal olarak bu suların kaynağının arctic yani kutuplardan geldiğini düşünüyor. Oysa biri Florida'nın suyunu diğeri de New Jersey suyunu şişeleyip satıyor."
Plastik şişelerin çevreye zararının yanı sıra bakteri ürettiğini de hatırlatan Gleick, "New Yorklular çok şanslı, hiç düşünmeden şehir suyunu içsinler, hatta lokantaya gittiklerinde de masaya özellikle musluk suyu istesinler. Böylece hem sağlıklarını hem de bütçelerini korumuş olurlar" dedi.(ANKA)