×

Warning

JFolder: :files: Path is not a folder. Path: /home/turkavenue/public_html/images/Akif_Kocyigit2

JFolder: :files: Path is not a folder. Path: /home/turkavenue/public_html/images/Akif_Kocyigit1

×

Notice

There was a problem rendering your image gallery. Please make sure that the folder you are using in the Simple Image Gallery plugin tags exists and contains valid image files. The plugin could not locate the folder: images/Akif_Kocyigit2

There was a problem rendering your image gallery. Please make sure that the folder you are using in the Simple Image Gallery plugin tags exists and contains valid image files. The plugin could not locate the folder: images/Akif_Kocyigit1

İstanbul Bir Marka Olarak Nasıl Pazarlanır?

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive
 
Bursa Halkla İlişkiler Derneği’nin (BHİD) aylık paylaşım toplantılarının Nisan konuğu, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreter Yardımcısı Akif Koçyiğit oldu.  Bursa’da uzun yıllar  farklı görevlerde çalışan, en son Bursa Kültür Sanat Turizm Vakfı çatısı altında hizmet verdikten sonra, 2009 yılının Aralık ayından beri  ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nda Genel Sekreter Yardımcılığı yapan Akif Koçyiğit, aylık paylaşım toplantısı için BHİD’deydi. Ulusal ve uluslararası çok sayıda projeye imza atan Akif Koçyiğit, BHİD üyelerine ‘Türkiye’de Şehir Tanıtımına Yeni Bir Bakış ve Avrupa Kültür Başkentliği Sürecinde İstanbul Farkı’ konulu bir sunum yaptı.
Koçyiğit, Avrupa Kültür Başkenti İstanbul için yapılan organizasyonları, meslektaşları ile paylaştı. Kampanya döneminde özellikle, İstanbul’un tanıtımına büyük katkıda bulunan dünyaca ünlü U2 grubunun Türkiye’ye getirilmesi ve bu buluşmanın detaylarını da BHİD üyelerine aktaran Koçyiğit, yöneltilen soruları da yanıtladı. BHİD Başkanı Ebru Koçanalı katılımından dolayı teşekkür ettiği Akif Koçyiğit’e bir de plaket verdi.

BİR MARKA ŞEHİR: İSTANBUL
İstanbul, 2010 yılında Avrupa kültür başkenti seçildiğinde aynı zamanda bir ilke de imza atmıştı. İlk kez Avrupa Birliği dışında bir şehre bu ünvan verilmiş, Türkiye’de kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütleri özellikle diğer kültür başkentlerinin aksine bu ünvana büyük önem vermişti.

Türkiye’de ilk kez kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütleri İstanbul’un kültürel olarak dünyaya tanıtılması amacıyla toplandı.  Bu amaç doğrultusunda 610 proje hayata geçirildi. 166 tarihi eser restorasyondan geçti, 10 bin etkinlik, söyleşi, gösteri, konser, şov İstanbulluların beğenisine sunuldu. Bugüne kadar Türkiye’de yapılmış en büyük kültür ve tanıtım faaliyeti hayata geçirildi.

2011 yılında Avrupa Kültür Başkentleri olarak belirlenen Finlandiya’nın 177 bin nüfusa sahip şehri Turku ile Estonya’nın 411 bin nüfuslu şehri Talinn’in 2011 boyunca her güne bir etkinlik gelecek şekilde bir organizasyon planladıkları göz önüne alnırsa, İstanbul’un gerçekleştirilen 10 bine yakın etkinlik ile ne kadar yoğun bir süreci geride bıraktığı öne çıkıyor.

Bursa Halkla İlişkiler Derneği Başkanı Ebru Koçanalı, İstanbul’un dünyaya tanıtılması projesini hayata geçiren ekibin içinde İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın reklam, pazarlama, PR, kurumsal ilişkiler ve etkinlikler bölümlerinden sorumlu direktörü Genel Sekreter Yardımcısı Akif Koçyiğit olduğunu vurguladı. 

İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı’ndaki görevinden önce de 2005-2010 yılları arasında Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat ve Turizm Vakfı Genel Sekreteri ve Kültür A.Ş. Genel Müdürü olarak görev yapan Koçyiğit, İstanbul’un kültürel etkinlik ve tanıtımlarla dolu geçen 2010 yılını Bursa'daki halkla ilişkiler uzmanları ile paylaştı.  40 kişilik ekibi ile İstanbul markasına değer katmaya çaba harcayan Koçyiğit, uluslararası fuarlardan, şehir meydanlarına, dünyaca ünlü TV ve gazete sayfalarından şehir festivallerine kadar İstanbul’u pazarlamanın detaylarını anlattı.

Etkinlikler kapsamında Türkiye’ye gelen sanat ve kültür dünyasından isimlerin İstanbul’u ‘çok enerjik bir şehir’ olarak nitelediklerine dikkat çeken Koçyiğit, binlerce etkinlik içinde en unutulmaz olanı ve ileride torunlarına bile anlatmaktan gurur duyacağı etkinliğin ise U2 sanatçıları ile Boğaz Köprüsü’nü birlikte geçmeleri ve İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki unutulmaz konser olduğunu söyledi. Koçyiğit, protokolde U2 ile Boğazı geçen beş kişiden biriydi.

Koçyiğit, Türkiye’nin en önemli markası İstanbul’un tanıtımını konusunda Avrupa Kültür Başkenti Ajansı sayesinde çok önemli ilerleme kaydettiğini ve tecrübe kazandıklarını, bir şehrin nasıl marka olarak pazarlanması konusunda Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiklerinin altını çizdi. Sunum sonrası, Koçyiğit ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı etkinliklerini, İstanbul’un kültürel olarak marka değerini ve çalışmalarını Turk Avenue'ye anlattı:

Avrupa’da değişik şehirlere Kültür Başenti ünvanı verilmesi 1984 yılından beri devam eden bir uygulama. İstanbul bu ünvanı almakta geç kalmadı mı?
Aslında geç kalması gibi bir şey söz konusu olmadığı gibi İstanbul böyle bir ünvana sahip olmaya ihtiyaç duymayan bir şehir. İstanbul zaten 8500 yıllık tarihiyle dünyanın kültür başkenti niteliği taşıyan ve herkese hissettiren bir şehir. Doğal yapısında zaten bu var. Onun için Avrupa Başkenti olarak resmi bir ünvan verilmesine gerek olmaksızın doğal olarak bu vasfı bünyesinde taşıyan bir şehir.

Nedir İstanbul’u diğer şehirlerden ayıran peki? Trafiği ve düzensiz kentleşmesi dışında?
Özellikle Avrupa kıtasında herhangi bir şehrin herhangi bir sokağını ziyaret edin, hangi şehirde olduğunuzu anlamanız çok zamanınızı almaz. Çünkü insanlar, mimari, doğal doku, kültürel olarak hangi şehirde olduğunuzu kısa sürede farkedersiniz. Avrupa’da her şehrin, her sokağında mimari yapı, insanların demografisi, şehrin dinamigi birbirine yakındır. Özel bir renklilik yoktur. İstisnalar hariç tabii. İstanbul’da her sokakta inanılmaz bir kültürel renklilik, farklılık vardır. Balat’ta başka, İstiklal Caddesi’nde başka, Üsküdar’da başka, Sultanahmet’te başka bir farklılık göze çarpar. Mimarisi, insanları, kültürleri farklıdır. İstanbul’u bu çeşitlilik farklı kılar.

Bu kültürel farklılık İstanbul’un tanıtımı noktasında sizin işinizi kolaylaştırdı diyebilir miyiz?
Bilakis zorlaştırdı. Bu kadar farklı kültürleri bünyesinde barındıran bir kenti, klasik yöntemlerle anlatmak mümkün olmadı. İstanbul’un kendine özgü büyüsü olan bit kent. Yurt dışından gelen Nobel ödüllü yazarlar, sanatçılar ve kurumlar İstanbul’un bu büyüsünden etkilendiler.

İstanbul’u en çok ilham veren kent olarak hissettiklerini söylediler. Biz de Kültür Ajansı olarak tanıtımlarımızda ‘The Most Inspiration City’ sloganı ile İstanbul’u tanıtmayı tercih ettik. Bu masa başında üretilmiş bir slogandan ziyade, İstanbul’u ziyaret edenlerin bizzat dile getirdikleri bir şeydi.

2010 yılı boyunca kaç etkinliğe imza atıldı ve ne kadar kişi bu etkinlikleri takip etti?
Avrupa Kültür Başkenti Ajansı olarak toplam 600 proje yaptık. 10 bin tane de etkinlik gerçekleştirdik. 10 milyon izleyiciye ulaştık. Bu 10 bin etkinlik içinde yüzde 60’ı uluslararası etkinliklerdi. Eminim yarısına yakını ilk kez Türkiye’ye gelen sanatçılardan oluşuyordu.

Siz kişisel olarak bu etkinliklerin en çok hangisinden etkilendiniz?
Bu etkinliklerin hepsi kendi dallarında önemli etkinliklerdi. Ajans olarak yıllardır projelendirilmiş ama hayata geçirilmemiş pek çok işi yaptık. Bireysel olarak beni en çok etkilyen ise U2 konseriydi. U2, İstanbul Kültür Başkenti Ajansı vasıtasıyla ön yargılarını geride bırakarak İstanbul’da konser vermesi ve Asya kıtasından Avrupa kıtsına yürüyerek geçmesi unutulmaz bir olaydı.

U2 ile yakından ilgilenme şansı olan az sayıdaki yetkililerden biriydiniz. U2 sahnede göründüğü gibi sosyal duyarlılığı yüksek olan bir sanatçı grubu mu, yoksa sanatçı kaprislerine sahip ama bunu saklamasını iyi bilen bir grup mu?
Sahne gerisinde yani normal hayatta daha duyarlı olduklarını gördüm. Bu beni çok şaşırttı. Yıllardan dünya çapında pek çok sanatçı ile bulunduğum görevler itibariyle çalışma imkanım oldu. Özellikle Bursa’da görev yaptığım sırada Julio Iglesias’tan Loreena McKennitt’a kadar pek çok dünya yıldızını yakından tanıma imkanım oldu. U2 kadar attıkları her adımda topluma karşı sorumlulukları olduğunun bilincinde olan başka bir sanatçı grubu görmedim. Hep örnek bir fotoğraf verdiler. Bilakis kamera önünde bulunmaktan çok hoşlanmadıkları için kendi iç dünyalarında bilinenden daha fazla mütevazi davranmaya özen gösterdiler.
{gallery}Akif_Kocyigit2{/gallery}
Peki İstanbul’un büyüsüne onlar da kapıldı mı?
Ziyaretleri çerçevesinde konser sonrası ifade ettikleri, İstanbul’un büyüsüne kapıldıkları ve uluslararası medeniyetlerin buluşmasını anlatan bir festival için şehir baktıklarını, İstanbul’un buna çok uygun olduğunu vurguladılar.

Avrupa Kültür Başkenti Ajansı resmi olarak 610 projeye destek oldu. Peki destek vermediği ama projendirilmesi muhtemel projelere ne oldu?
Güzel olan her proje zamanla karşılığını bulduğunu, ya özel sektörden, ya da kamu desteğiyle hayata geçirildiğini gördük. İstanbul’a katma değer katacak her projenin kaybolup gitmeyeceğini düşünüyorum. Zaten kapanış töreninde konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ta değerlendirilmeyen projelerin bir listesini istediklerini ve bunları zamanla İstanbullular için değerlendirmeye almak istediklerini söyledi. Bu anlamda projelerin zayi olmayacağına inanıyorum.

Kültür Başkenti projesi için Türkiye’de ilk kez özel, kamu ve sivil toplum biraraya geldi. Nasıl bir sınav verdiler sizce?
Önemli sınav verdiler. Sivil toplum ve ticaretin kültüre karışımını ilk kez bu proje kapsamında gördük.  Devlet, sivil toplum, kamu ve özel sektörü birarada topladı. Bir masada aynı hedefe ulaşmak için ilk kez buluştular. Bu Türkiye’de ilk kez gerçekleşti. Kamuoyuna yansıyan bazı sıkıntıların ana nedeni de bu tecrübenin ilk kez yaşanıyor olmasından kaynaklanıyordu. Devlet sivil toplumu gördü. Kapasitelerinin ne olduğunu gördüler. Bu sinerji İstanbul’un her kesiminden her kurumdan insanın üretime katıldığı bir kuruma dönüştü.

2010 yılında İstanbul ile birlikte Almanya’nın Essen ve Macaristan’ın Pesc şehirleri kültür başkentiydi. İstanbul ile bu şehirleri kıyaslayabilir misiniz?
Biz sadece 2010 yılında değil geçmiş yıllarda kültür başkentliği yapmış şehirlerin yetkilileri ile de görüştük ve yaptıklarını inceledik. Onların bizim kadar proje üretmeyen daha küçük çapta şehirler olduğunu gördük. Onun için kültürel etkinlik ve proje anlamında İstanbul ile kıyaslanamayacaklarını düşünüyorum.

İstanbul’u dünyaya nasıl anlattınız? Stratejiden biraz bahsedebilir misiniz?
Biz tanıtım stratejimizi üçe böldük. Birincisi uluslararası alanda tanıtım kısmıydı. Bu amaca uygun olarak dünyada var olan tüm önemli fuarlara katıldık. AKBA olarak İstanbul’u anlatan dökümanlarla bu fuarlarda standlar kurduk. Uluslararası fuarların yanı sıra Cannes Film Festivali’nden uluslararası Expo fuarlarına kadar her yerde boy gösterdik. Yıl içinde 36 ülkede 177 stand açtık. Çin’den Amerika’ya kadar İstanbul’u tüm dünyada tanıttık. Yıllardır Türkiye genel olarak tanıtılırdı, biz ilk kez bir şehre vurgu yaparak tanıtıma ağırlık verdik.

Diğer stratejimiz yurtiçi tanıtıma ağırlık vermekti. İstanbul’un bilinen özelliklerinin yanında İstanbul’un kültür ve sanat turizmini kuvvetlendirme adına bir hedef koyduk. İstanbul’u en renkli kültür ve sanat etkinliklere ev sahipliği yapan bir şehir yapmak istedik. İstanbul’daki her rengin tanıtımını yaptık. 2010 yılında diğer geçmiş yıllara nazaran yüzde 60 oranından kültür sanat arzı arttı. Üretim anlamında, etkinlik anlamında. Otomatikman etkinliklere gelen insane sayısı çeşitlendi. Önceden bilinirdi ki, İstanbul’daki kültürel aktivitelerde hep beş bin kişi vardı. Aynı yerde aynı insanları görmek mümkündü. Oysa kültürel ve sanatsal etkinlikleri takip etmek isteyen bir toplum var. Mesela ilk defa 100 bin çocuğu kültür başkenti kavramı ile tanıştırdık. 6 bin kişilik gönüllü ordusu kurduk. Bu bugüne kadar kurulan en büyük gönüllü ordusuydu. İstanbulluların İstanbul’a yönelik her yapılan etkinliğin içinde yer almasını sağladık .

Diğer stratejiniz ne üzerine kuruluydu?
Üçüncü strateji de İstanbul’un yurt dışında tanıtılmasıydı. Başta CNN, BBC, Al Jazire, Euro News olmak üzere uluslararası tüm kanallarda sadece İstanbul’a yönelik bir film yaptırdık. Uzun bir süre bu reklamı yayınladık. Uluslararası ve ulusal bazda New York Times’tan Der Spigel’e, Le Monde’dan Business Week’e, News Week’ten Time Magazine’e kadar pek çok gazete ve dergiye reklam verdik. İlk kez Avrupa’nın en önemli başkentlerinin havaalanlarında Venedik, Londra, Paris, Brüksel, Berlin ve Frankfurt gibi kentlerin meydanlarında dev İstanbul fotoğraflarıyla ve ‘The Most Inspiration City’ sloganı ile Avrupa’yı İstanbul’a davet ettik. Burda amacımız Avrupalıları önceden bilmedikleri yönüyle İstanbul’u tanıtmak, farketmedikleri renkliliğimizin farkına varmalarını sağlamaktı.

Avrupa’da ve dünyada bir tanıtım atağından bahsediyorsunuz ama İstanbul’a gelen turist sayısında düşüş olduğu eleştirilerine ne diyeceksiniz?
Biz İstanbul’a gelen turist sayısını açıklamakla görevli değiliz. Resmi rakamlara göre bu algılama şu sebepten kaynaklanıyor. Önceki yıllarda İstanbul aktarmalı olarak Türkiye’ye gelen her turist son gideceği güzergah neresi olursa olsun İstanbul’a giris yapmış gibi değerlendiriliyordu. Kapadokya’yı ziyaret edecek turist önce İstanbul’dan giriş yapıp aktarmalı olarak Nevşehir’e gitse de bu İstanbul’u gezen turist olarak kaydediliyordu. Şimdi AB kanunları neticesinde turistik verilerin değerlendirmeleri gözden geçirildi. Dolayısıyla İstanbul üzerinden aktarma yaparak başka şehre giden turistlerin yaptıkları girişler istatiksel anlamda İstanbul’a gelen turistler olarak değerlendirilmedi. İstanbul’a gelen tursit sayısı bu yüzden düşmüş göründü. Transit yolcu oranını genel sayıdan çıkardığınızda gelen turist sayısının arttığını göreceksiniz. Bu aslında sevinmemiz gereken bir şey var. O da verileri oluşturma sisteminin uluslararası standarta gelmesine bir katkımız oldu.

Nedir peki turist sayıları?
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından yayınlanan İstanbul turist sayıları şöyle: Eski değerlendirmeye göre, yani İstanbul üzerinden aktarmalı olarak başka şehirlere giden turistler ile diretk İstanbul’a gelen turist sayısı toplamı 2009 yılında 7 milyon 509 bin 741 kişiydi. Oysa  2010 Kasım ayı sonu itibariyle İstanbul’a direkt gelen turist sayısı ise 7 milyon 296 bin 256 kişi. Aralık sonu itibariyle 9 milyon turist diyebiliriz. Ükelere göre sıralamada ise turistlerin yüzde 13.9’u Almanya, yüzde 5.8’i İtalya, yüzde 5.8’i Rusya , yüzde 5.3’ü Amerika, yüzde 5.2’si İngiltere, yüzde 4.9’u Fransa, yüzde 3.9’u ise İran’dan geldi.

2008 yılına kadar kente gelen ziyaretçilerin kalış süreleri 2.5 gün iken, bu 2009 ve 2010’da 3-4 gün arasına çıktı. Zaten genel mantık olarak, İstanbul kültür başkenti oldu diye insanların akın akın İstanbul’a gelmesi beklenemezdi. Biz bir tohum attık. Bunun neticeleri 2011 – 2012’ye yansıyacak. İnsanlar 2010 yılında Venedik’i, Paris’i gezerken İstanbul’un tanıtımını gördü. Seyahat planlamasını en az bir yıl önceden yapan insanlar için bu tanıtımların ertesi yıllara yansımasının olumlu yönde olacağını düşünüyorum.

Bütçenin harcanması konusundaki eleştirilere ne diyeceksiniz?
Yasamız kuruluşumuzdan itibaren bütçeyi kullanma şeklini net bir şekilde ortaya koymuştur. Yasanın bize getirdiği sınırlamalar çerçevesinde bütçeyi yönettik. Bu oranda yüzde 65’i kültürel miras, iyileştirme ve revenasyon çalışmaları için. yüzde 35 kültür sanat, turizm ve tanıtma için ayrılmıştır.

İstanbul’un Kültür Başkentliği 31 Aralık 2010 itibariyle bitti ancak sizing göreviniz bir sure daha devam edecek. Geriye dönüp baktığınızda nasıl bir süreç geride bıraktınız, İstanbul’un kültürel yaşamına güzel hatıralar bıraktığınıza inanıyor musunuz?
Evet, görev süremiz bir süre daha devam edecek. Geriye dönüp baktığımda yorucu ama bir o kadar da zevkli bir süreci geride bıraktığımızı ve İstanbul’a yakışır işlere imza attığımıza inanıyorum. Elbette eleştiriler olacaktır. Ancak inanıyorum ki, İstanbul gibi bir şehre layık bir organizasyon yapmak herkese nasip olmaz. Bu anlamda kendimi de şanslı hissediyorum. İstanbul’un kültürel yaşantısına bir nebze katkıda bulunmak çok büyük bir gurur. Ayrıca bütçemizin yüzde 65 gibi bölümünün özellikle Osmanlı döneminden kalma eski eserlerin restorasyonuna ayrılmış olması, görev süremiz 2010 ile sınırla olsa da eski eserlerin gelecek nesillere aktarılmasında önemli bir rol üstlendiğimizi düşünüyorum.

AKİF KOÇYİĞİT KİMDİR?
Haziran 1976 doğdu. İstanbul’da 1994-2000 yılları arasında ulusal basın, haber ajansı ve yayın kuruluşlarında gazetecilik, editörlük ve yöneticilik yaptı. Bursa Osmangazi Belediyesi Kültür Müdürlüğü görevinden sonra 2005 yılında, bu yıl 50 yılını kutlayan Türkiye’nin aralıksız devam eden en uzun süreli festivali olan Bursa Festivali’ni yapan Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat ve Turizm Vakfı’nın Genel Sekreterliği’ne getirildi. Bursa Kültür A.Ş.’nin 2005-2010 arası kurucu genel müdürlüğünü yapan Koçyiğit, Bursa’da Uluslararası Fotoğraf Günleri, Edebiyat Günleri, Altın Karagöz Halk Dansları Festivali, Karagöz Kukla ve Gölge Oyunu Festivali, İpek Yolu Film Festivali gibi projelerin gerçekleştirilmesinde görev yaptı.

{gallery}Akif_Kocyigit1{/gallery}

Facebook

Youtube