

1999 yılında Avrupa Kültür Başkenti unvanının AB üyesi olmayan ülkelerin kentlerine de verilmesi kararının ardından, İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti yolculuğu başladı. 2000 yılında İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti adaylığı için sivil toplum temsilcilerince oluşturulan Girişim Grubu, yerel ve merkezi yönetimin desteğini aldıktan sonra üniversiteler ve diğer sivil toplum örgütleriyle, kültür – sanat kuruluşlarıyla, kentin yaratıcı insanlarıyla birlikte İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın kuruluşuyla tamamlanan çalışmaları başlattı. 2007 yılının Kasım ayında yayınlanan bir kanunla, İstanbul’u 2010 yılı Avrupa Kültür Başkentliği’ne hazırlayacak proje ve etkinlikleri organize etmek üzere İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı kuruldu.
Bu arada, Avrupa Komisyonu seçici kurulu 11 Nisan 2006’da, İstanbul’un, Macaristan’ın Pecs ve Almanya’nın Essen kentleriyle beraber 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak seçildiği yönündeki kararını açıkladı. 13 Kasım 2006 günü Avrupa Parlamentosu’nun görüşü ve Avrupa Birliği Kültür Bakanları Konseyi’nin onayıyla İstanbul’un, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduğu ilan edildi. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, TURKOFAMERICA’nın sorularını cevaplandırdı.
1985 yılından günümüze yaklaşık 40 farklı şehir Avrupa Kültür Başkentliği yaptı. Bu şehirler arasında İstanbul'u diğer başkentlerden ayrı kılan en önemli özellik nedir?
Bu ünvan Avrupa kültürünü yansıtan, Avrupa kültürüne değer katan, Avrupa’ya katkı sağlayan kentlere veriliyor. 8500 yıllık tarihi geçmişiyle, üç imparatorluğa başkentlik yapmış, farklı kültür ve medeniyetlerin yüzyıllardır barış içinde bir arada yaşamalarına kucak açmış, dünyanın hoşgörü başkenti olan İstanbul, zaten bu nitelikleri ve Avrupa kültürüne yapmış olduğu katkılar nedeniyle Avrupa kıtasının önemli kültür başkentleri arasında yer almaktadır. Avrupa Komisyonu tarafından verilen bu unvan İstanbul için sadece temsili bir unvandır ve İstanbul’un halihazırda sahip olduğu tarihi ve kültürel mirasının ve bu mirasın yanı sıra modern yüzünün tüm dünyaya tanıtılması açısından bir fırsat oluşturmaktadır.
Öte yandan İstanbul, 15 milyona yakın nüfusuyla hiç şüphesiz Essen ve Pecs’den çok daha farklı bir konuma sahip. İstanbul’la birlikte, son kez, Avrupa Birliği üyesi olmayan bir ülkeye “Avrupa Kültür Başkenti” ünvanı verilmiş oldu. Diğer başkentlerle aramızdaki tarihsel birikim, ölçek farkı bir yana, sırf bu farkımız bile İstanbul’un müstesna bir marka şehir olarak değerini ortaya koyuyor. Bu anlamda bakıldığında, İstanbul’un Avrupa’nın en büyük metropolleri arasında olduğu hatırlanmalı ve İstanbul’un “Avrupa Kültür Başkenti” etkinlikleri nicelik ve nitelik özellikleri bakımında diğer başkentlerle mukayese edilmemeli diye düşünüyorum.

İstanbul, coğrafi konumu ve binlerce yıllık kültürel mirasıyla, dünya metropolleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip. Genç ve dinamik nüfusu ile dünyanın en dinamik kentlerinden biri. İstanbul, her geçen gün, yalnız İstanbullular için değil tüm dünya için bir çekim alanı, bir kültür ve sanat niteliği kazanıyor.
Bu durumda herhangi bir Avrupa Ülkesinde yaşayan ve sanatla ilgilenen birisi olsam, ‘dünyanın en ilhan verici şehri’ İstanbul’un çekim gücüne benim ve çevremdekilerin karşı koyamayacağını düşünüyorum.
2009 yurtdışı reklam kampanyamız kapsamında İstanbul için Ajansımız, güzel bir slogan üretmişti: “İstanbul… The most inspiring city in the world!” Şüphesiz, buradaki ‘ilham’ kavramı, öylesine söylenmiş, sıradan bir sıfat değildir. Ayrıca, sadece İstanbul’da yaşayanlara, İstanbul’a misafir gelenlere bahşedilmiş bir ilham değil bu; İstanbul’un adını, efsane güzelliklerini duyan ve onları yakından görebilmeyi özleyen, arzulayan, fakat buna fırsat bulamayanları bile hayali olarak etkileyen bir ilhamdır.
Fellini’nin bir filminde, elden ayaktan düşmüş, yaşlı iki kadın vardır. İkisinin de, yakından tanıdığı bir kadın hakkında aralarında konuşurlar. Biri, hâlinin ahvalinin nasıl olduğunu sorar diğerine. Öteki cevap verir: “Tamamen dünyaya küsmüş. Kimseyle konuşmuyor. Sadece ve hep İstanbul’a gitmek istiyor!” Bu da bizlere İstanbul’un efsunlu iklimi hakkında yeterince bilgi veriyor sanıyorum.
Elbette, İstanbul dünyaya ve insanlara sadece ilham vermiyor. İstanbul, Avrupa’ya ve dünyaya farklılıkların bir arada yaşamasıyla ilgili, çok önemli ipuçları da sunuyor. İstanbul Avrupa’ya kimliğini kendisine bakarak tanımlayabileceği bir mihenk taşı sunuyor; hem de bizzat o kimliğin inşası için gerekli hoşgörü ilhamı veriyor. İstanbul, hem Doğulu, hem de Batılı olabilmenin mümkünlüğünü gösteriyor. İstanbul farklı ve özgün kültürel akımlar, sanatsal tercihler, deneyimler öneriyor insanlara. İstanbul, özellikle son yıllarda, her zamankinden daha yoğun bir şekilde, uluslararası entelektüel camianın buluşma, tartışma, üretme noktalarından biri hâline gelmiş bulunuyor.
Kısaca İstanbul, Avrupa’ya ve dünyaya ‘gelin ve bendeki bu sonsuz ilhamı, bendeki bu sonsuz zenginliği kullanın’ diyor. Ancak tanıtım sahasında bugüne kadar yaptıklarımızla yetinmemeli, yeni fikirler, yeni güzellikler üretmeliyiz. Kısaca, daha işimiz yeni başlıyor diyebiliriz. İstanbul etkileyici ve büyük bir marka. Zor ve çetin görevimiz devam ediyor. İstanbul’un efsunlu güzelliğini bütün dünyaya anlatmaya, tanıtmaya; kültür, sanat ve estetik detaylarla sunmaya devam etmeliyiz. Bu bizlerin, İstanbul severlerin biricik vazifesi olmalı.

Ajansımız proje kabulüne başladığı 2008 yılından bu yana üç bine yakın proje teklifinde bulunuldu. Bu şekilde kültür sanat camiasının, üniversitelerimizin, yerel yönetimlerimizin, kamu kurumlarının, firma ve şahısların İstanbul için düşünmeleri, emek harcamaları ve projeler üretmeleri her şeyin üstünde takdire şayan bir durum. Bu yoğun ilgi karşısında, çok yoğun geçen bir değerlendirme sürecinin sonucunda, bu projelerin 610’u Yürütme Kurulumuzca kabul edilerek, Ajansımızın çalışma programına alınmıştır. Yürütme Kurulumuzun kabul etmiş olduğu 600’ü aşkın proje arasında bir ayırım yapmak, önemli-daha az önemli gibi sınıflandırmaya girmek elbette mümkün değil.
Hayata geçirilen projeler sadece 2010 yılı için mi geçerlidir? Sonraki yıllarda da sürdürülebilir özellikte midir?
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti programını hayata geçirirken, özen gösterdiğimiz hususlardan biri de projelerin gelecekte de sürdürülebilir olmasıdır. Örneğin, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile birlikte 2008 yılında ilkini gerçekleştirdiğimiz ve iki yılda bir düzenlenmesi planlanan Uluslararası İstanbul Bale Yarışması’nın ikincisini, 5 - 7 Temmuz 2010 tarihlerinde hayata geçirdik. Bu yıl, yine Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü işbirliğiyle, 5-7 Temmuz tarihleri arasında, Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’da ilk kez bir Opera Festivali düzenledik. Üniversitelerarası Tiyatro Şenliği projemizin 2008’den bu yana İstanbul, Türkiye ve Avrupa Üniversiteleri boyutuyla her yıl sürdürüldü. Her üç etkinliğin de önümüzdeki yıllarda devam edeceği inancı taşıyoruz. Kültür sanat disiplinlerinde, pek çok yayın ve doküman ürettik. Sanatçıların yapıtlarını, performanslarını kamuoyuna sunmalarına destek verdik. Bütün bu çalışmaların önümüzdeki yıllarda olumlu yansımaları olmayacağını kim söyleyebilir?
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın organizasyon yapısı içinde, kültür-sanat, kentsel projeler ve turizm tanıtım alanlarında 13 Yönetmenlik ve Direktörlük proje ve etkinlik çalışmalarını yürütmektedir. Bu yönetmenliklerimizden, adını geçirmeden edemeyeceğim, Görsel Sanatlar, Kent Kültürü, Eğitim, Klasik Türk Müziği, Geleneksel Sanatlar Yönetmenliklerimiz içeriğinde dizi etkinliklerin yer aldığı pek çok projeyi uygulamaya koydular.
Türkiye ve İstanbul hakkında çok bilgisi olmayan sıradan bir Amerikalıya, İstanbul Avrupa Kültür Projesi'ni çok çarpıcı ve etkileyici bir kaç cümle ile anlatmanız gerekse, neler söylerdiniz?
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi, şimdiden dünyanın ilgiyle izlediği bir kültür sanat merkezi olan İstanbul’un tüm potansiyelinin ortaya çıktığı, her kesimden İstanbullunun katılacağı, sahipleneceği, kültür ve sanatım tüm görkemiyle yaşanacağı büyük bir katılım projesidir.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında gerçekleştirilecek çalışmalar sonucunda, İstanbul’un, dünyada kültür ve sanat alanında buluşma noktası olmasını amaçlamaktayız. Bu süreçte, sanatın evrensel diliyle, kültür – sanat projelerimizi sergilerken, kentin gelişim ve yenilenme sürecine katkı sağlamayı ve 2010 sonrası için sürdürülebilir bir zemin oluşturmayı hedeflemekteyiz. Böylece İstanbul, bir marka kent olarak, kültür-sanatın, mimarinin, kentsel kültürün güzel örneklerini görmek isteyenlerin, bir dünya metropolünün canlılığını ve çok renkliliğini yaşamak isteyenlerin buluşma noktası olacaktır.
Ve her şeyin ötesinde, dünya tarihi içinde büyük öneme ve eşsiz bir kültürel mirasa sahip merkezlerden biri olan İstanbul bir dünya metropolüdür. Avrupalı toplumlara yaptığımız çağrıyı Amerikalı dostlarımıza da tekrarlamak isterim: “Gelecek durağınız İstanbul olsun”.
Biz, İstanbul’a yeni ilham kaynakları ve yeni perspektifler kazandırmak için, İstanbul’u burada yaşayanlar ve dünyanın değişik yerlerinden burayı düşleyenler için bir çekim merkezi yapabilmek için çalışmaya devam edeceğiz. Sizleri de bu ilhamın bir parçası olmaya davet ediyoruz: “Next Stop Istanbul”.

İstanbul, uluslararası arenada şimdiye kadar hak ettiği yerde olmadı, bu projeyle beraber hak ettiği marka gücüne kavuşacağını ve “her açıdan ilham verici “ şehrimizi daha geniş bir kitle tarafından hissedileceğine inanıyorum, inanıyoruz.
Bu süreci arkamıza bırakıp baktığımız da bu anlamda bir adım atmış olmanın, bir şeylerin temelini atmak olmanın gururunu her zaman içimde taşıyor olacağım.
Sonuç olarak; kültür, varılacak bir liman değil, bir yolculuktur. Süre giden bir oluştur, bir süreçtir. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı olarak biz bunun farkındayız, bu bilinçle hareket ediyoruz. Yüzyıllar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, İstanbul’u yepyeni bir geleceğe hazırlıyoruz. Aslında İstanbul, bunun için her türlü altyapıya da sahip. Çünkü İstanbul, sözgelimi, sadece Asya’yı Avrupa’ya bağlamıyor. Aynı zamanda Doğu’yu ve Batı’yı, eskiyi ve yeniyi, geleneksel ile moderni, tılsım ile bilgiyi, ihtişam ile tevazuyu, dogma ile pragmatizmi, evrensel ile yereli birleştiriyor.
İstanbul’un tanıtımı için çok önemli bir işlevi de yerine getiren Ajansınız, aynı zamanda bir tanıtım ofisi gibi de görev yapıyor. Dünyanın büyük şehirlerinde bildiğiniz üzere New York’ta olduğu gibi işi sadece şehri tanıtmak üzere hükümet kaynaklarıyla kurulan ve yıllardır faaliyet gösteren tanıtım ofisleri var. İstanbul Avrupa Kültür Başkenti projesinin 2010 yılı ile sınırlı olması, ajansınız tarafından İstanbul’un tanıtımının da 2010 yılı sonunda biteceği anlamına mı geliyor ? Ajansın başka bir şekilde devamı mümkün mü ?
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, İstanbul’u Avrupa Kültür Başkenti olarak hazırlamak ve 2010 yılında yapılacak etkinlikleri planlamak ve yönetmek amacıyla kurulmuştur. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, bir özel sektör kuruluşu olmayıp; hem kamu kuruluşlarından, hem sivil toplum kuruluşlarından, hem belediyelerden, hem de özel sektörden uzman kişilerin bir araya gelmesi neticesinde TBMM tarafından kabul edilen yasa ile kurulmuş bir yapıdır.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın bu özel yönetişim modeli, şimdiye kadar diğer Avrupa Kültür Başkentlerinde rastlanmamış bir yönetişim modelidir. Bu model hem bir ilk olması hem de yapısı gereği Avrupa’da da takdirle karşılanmakta ve ilgiyle izlenmektedir. İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın amacı, sürdürebilir projelerle İstanbul’da kalıcı değerler yaratmak ve kültür başkentliği misyonunu devamlı kılmaktır.
Ajans olarak 2010 sonrasında da devam edip etmemek bir yana; 2010 yılından sonraki yıllara da iz bırakma açısından projelerimizi seçerken, öncelik verdiğimiz kriterlerin başında sürdürülebilirlik gelmektedir. Yaptığımız yeni kültür sanat odaklı projeler, restorasyon ve koruma projeleri, İstanbul’u uluslararası planda bir kültür sanat destinasyonu olarak konumlandırmaya yönelik yurtdışı iletişim ve tanıtım planlamalarımız devam etmektedir.
İSTANBUL 2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ AJANSI HAKKINDA
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı üç yıla yakın süredir İstanbul’un sahip olduğu kültürel mirasın korunması ve tanıtılması, kültür sanat potansiyelinin geliştirilmesi amacıyla sivil toplum örgütleri, merkezi hükümet, yerel yönetimler ve özel sektörü bir araya getiren çok özgün bir yönetim modeli ile yapılanmıştır.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı; Kentsel Uygulamalar, Kültürel Miras ve Müzeler, Görsel Sanatlar, Müzik ve Opera, Kent Kültürü, Eğitim Edebiyat, Sinema ve Belgesel, Gösteri ve Sahne Sanatları, Geleneksel Sanatlar, Turizm ve Tanıtım, Denizcilik ve Spor, Dış İlişkiler olmak üzere 13 ayrı başlık altında projeler üretiyor, şekillendiriyor ve adım adım hayata geçiriyor. Ajans faaliyete geçtiği günden bu yana gerçekleşen 3000’e yakın proje başvurusu, başta sürdürülebilirlik olmak üzere birçok kriter ışığında değerlendirildi ve 605 proje 2010 programı çatısı altına alındı. Bütün proje ve etkinliklerin, 2010’dan sonraya da taşacak şekilde, sürdürülebilir olması amaçlanıyor.
Kentsel Uygulamalar ve Kültürel Mirasın Korunması, Kültür Sanat ve Turizm Tanıtım başlıkları altında değerlendirilen projelerden 214 kadarı hayata geçirildi, 224 tanesi devam ediyor, önümüzdeki dönemde de 172 kadar proje hayata geçirilecek.
2010 yılında yönetmenliklere ayrılan bütçenin, Kentsel Uygulamalar ve Kültürel Mirasın Korunması projelerine %60’ı, Kültür Sanat projelerine ise %40’ı ayrılmıştır.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı İstanbul’u Avrupa’nın kültür sanat ajandasında üst sıralara taşımak, gerçekleşecek kültür-sanat etkinlikleriyle hali hazırda gelen turistlerin İstanbul’da kalacakları süreyi artırmak, İstanbul’un kültür turizmi ve paralelinde kültür ekonomisinden hak ettiği payı almasını sağlamak amacıyla zengin bir etkinlik programıyla yoluna devam ediyor.
İSTANBUL 2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ AJANSI’NIN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ BAZI PROJELER
• Ajans’ın restorasyon çalışmalarının başında, UNESCO Kültür Mirası eserlerinden biri olan Ayasofya Müzesi ile Topkapı Sarayı Müzesi bölümlerindeki çalışmaları geliyor.
• İstanbul’un tarihini 8500 yıl öncesine taşıyan Yenikapı Theodosius Limanı buluntularının, çevreyle bütünlüklü bir sunum mekanı olarak yapılandırılmasına ilişkin proje yarışması.
• Galata Mevlevihanesi, Gazanferağa Medresesi gibi kültürel miras eserlerin restorasyonları.
• Topkapı Sarayı’nda düzenlenen sergilerle, İran Medeniyeti eserlerini ve Moskova Kremlin Sarayı’nın seçkin eserleri İstanbullularla buluş. 25 Mayıs’ta Kremlin Sarayı’nda açılan “Topkapı Sarayı’ndan Osmanlı Sultanlarının Hazineleri” başlıklı sergi, dünya tarihine yön veren kararların alındığı iki sarayda yer alan tarihi eserlerin birlikte sunuldu.
• Haziran ayı içerisinde, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’yle işbirliği ile açılan “Efsane İstanbul: Bizantion’dan İstanbul’a- Bir Başkentin 8000 Yılı” başlıklı sergi, İstanbul’un eşsiz zenginlikteki tarihini gözler önüne serdi.
• Ajansın Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetmenliği projelerinden ‘Dans Platform İstanbul’ çağdaş dans dünyasının en tanınmış isimlerinden, Bangladeş asıllı İngiliz koreograf Akram Khan ve balenin yaşayan efsanesi Sylvie Guillem’in 21-23 Nisan tarihlerindeki performansları, İstanbullu sanatseverlerin büyük ilgisiyle karşılaştı.
• Yine sahne ve gösteri sanatları projelerinden Avrupa Üniversiteleri Tiyatro Şenliği 2-16 Mayıs, 13. Uluslararası İstanbul Kukla Festivali 5-16 Mayıs tarihlerinde seyircileriyle buluştu.
• 3-6 Haziran’da yapılan “Haydarpaşa’da Bahar” projesi içinde yer alan ilgi çekici etkinliklerin mekanı Haydarpaşa Garı idi.
• Alman Dans Tiyatrosu akımının öncülerinden ve modern dansın ünlü isimlerinden Pina Bausch’un, İstanbul’dan esinlenerek hazırladığı “Nefes” isimli dans gösterisi, Bausch’un ölüm yıl dönümünü anısına 21-22-23 Haziran tarihlerinde Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahnelendi.
• Müzik ve Opera Yönetmenliği projeleri arasında en önde geleni; İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve 2011 yılında Avrupa Kültür Başkenti unvanını taşıyacak olan Estonya’nın Tallinn kentinin işbirliğiyle, yaşayan en büyük çağdaş bestecilerden Estonyalı Arvo Pärt’in son eseri "Adem'in Yakarışı"nın dünya prömiyeri Aya İrini Müzesi’nin eşsiz atmosferinde gerçekleşti.
• Diğer yandan, dünyanın önemli piyanistlerinden David Helfgott, 6 ve 8 Nisan tarihlerinde gerçekleşen konserinde, Rahmaminov’u İstanbullu müzikseverle buluşturdu. 11 Nisan–9 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen “İstanbul 2010 Chopin Piyano Haftaları” bir başka önemli müzik etkinliğiydi.
• Deniz Ticaret Odası’yla birlikte gerçekleştirilen “Boylu Soylu Yelkenliler Şenliği”, 27-30 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. Karaköy limanında konaklayan tarihi yelkenliler İstanbulların yoğun ilgisiyle karşılaştı.
• Ajans olarak destek verilen uluslararası boyutta ses getiren bir diğer sportif etkinlik ise, 15-18 Nisan tarihleri arasında yapılan Dünya Ralli Şampiyonası Türkiye Rallisi idi.
• Günümüz çağdaş sanatına yön veren 7 sanatçıyı İstanbul’a dair bir eser üretmek ve İstanbullu genç sanatçılarla bir araya getirmek üzere hayata geçirilen “İstanbul’da Yaşıyor ve Çalışıyor” projesi kapsamında, Avusturyalı sanatçı Peter Kogler’in çalıştayı geçtiğimiz Şubat ayında gerçekleşti. 2009 yılında çalıştayını tamamlayan İspanyol sanatçı Antoni Muntadas’ın İstanbul dahil üç kentteki çalıştaylarının sergisi Tophane-i Amire Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu.
• Kadırga Sanat Üretim Merkezi’nin oluşturulması ve genç sanatçıların burada uluslararası çağdaş sanatçılarla birlikte çalışmalarının sağlanması yönünde büyük çaba harcayan Görsel Sanatlar Yönetmenliğinin İstanbul’un kültür sanat hayatına kazandırdığı önemli bir mekan olan “Sanat Limanı” 19 Haziran’da aynı anda dört ayrı uluslararası sergi ile açılışını gerçekleştirdi. İstanbul’un giderek artan kamusal sergi mekanı kapasitesini arttırmak adına 3600 metrekarelik bu alanda, 2010 sonuna kadar birbirinden farklı sergi ve etkinlikler İstanbullularla buluşacak.