Cemil Özyurt - New York City ya da Manhattan Adası her turisti kendisine hayran bırakan renkliliğe, görsel şova, hareketliliğe sahiptir. New York’ta Broadway’de bir müzikale gitmek, Central Park’ta yürümek, Soho’da alışveriş yapmak, Times Square’de ışıkların büyüsüne kapılıp 5th Avenue’de mağazaların vitrinlerini dakikalarca etrafı seyretmek Manhattan’a her gelen turistin yaptığı sıradan olaylardır. Ancak New York City’e gelip şehrin 1 saat kadar kuzeyine yani ‘Upstate’ bölgesine gitmeyi göze alırsanız, sizi milyonların keşmekeşinden çıkarıp doğa ve tarih harikası yepyeni bir New York ile tanışma şansınız olur. Aslında New York City’e kadar gelmişken bir veya iki gününüzü de gerçek Amerika’yı teneffüs edeceğiniz bu yerlerde geçirmek hiç de fena fikir olmayabilir. Adım adım size kısa bir Dutchess County Turu yazayım, zamanınız olursa deneyin.
DUTCHESS COUNTY NERESİDİR? NASIL GİDİLİR?
Dutchess County, New York eyaletinin güneydoğusunda kalan, yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı ve Hudson Valley olarak anılan bölgenin içinde bir yerleşim yeri. En büyük şehri Poughkeepsie’ye Manhattan’daki herkesi kendine hayran bırakan Grand Central’den iki saatte buraya ulaşmak mümkün. Hudson Valley, New York City’den kuzeye, Kanada’ya doğru devam eden Hudson Nehri boyunca uzanan yerleşim yerlerinin geneline verilen biri isim. 507 km uzunluğundaki Hudson Nehri, Dutch East India şirketi için çalışan İngiliz denizci Henry Hudson tarafından 1609 yılında keşfedilmiş ve onun adı verilmiş.
Grand Central’in büyülü binasına geldikten sonra, Metro North’un ‘The Hudson Line’ güzergahındaki trenine bilet alacaksınız. Kuzeye doğru giden üç ayrı tren hattı var. Bineceğiniz hattın ‘The Hudson Line’ olmasına dikkat edin. Özellikle sonbahar ve ilkbaharda seyrine doyamayacağınız bir iki saatlik tren yolculuğu sizi bekliyor olacak. Hudson Nehri’nin kenarından renk renk ağaçları ve manzarayı seyrederek yolun nasıl geçtiğinin farkına varmayacaksınız. Tren kalkış saatlerine göre bilete ödeyeceğiniz tutar tek yön bilet için 27 veya 38 dolar.
Tren, sırasıyla Westchester, Putnam County’i geçip Dutchess County’e ulaşır. Son durak Poughkeepsie’nin adının nasıl söylendiğini öğrenmek için de biraz çalışmanız gerekebilir. (pə-KIP-see) 30 bin nüfuslu bu şirin şehir 1683’de kurulmuş. Yani Osmanlı İmparatorluğu’nun Viyana’yı 2. kez kuşattığı yıl. Ve New York eyaletinin ilk kurulan 12 County’sinden biri. County, ABD’de en büyük idari birime verilen isim. Yani bir nevi Türkçe’de "ilçe" kavramına yakın olmakla beraber, diğer yönetimsel ayrıntıları bakımından Türkiye'deki ilçelerden farklı olan bir yapı.
DUTCHESS COUNTY’DE NE YAPABİLİRİM?
New York City’nin ışıltı yaşantısını geride bırakıp yeşilliklerin içinde Hudson Nehri’nin kıyısındaki Dutchess County’de gidebileceğiniz yerler tarihi mekanlar, Amerika’nın gerçek zenginliğine tanıklık edebileceğiniz birbirinden güzel mansiyonlar, köşkler, malikaneler ve onların günümüzdeki kullanım alanlarını; yüzbinlerce dolar harcanan nişan ve düğünlerin yapıldığı bağevleri, kır bahçeleri veya mansiyonlar. Yeme-içme merakınız varsa, Amerika’nın en eski ve ünlü yemek okulu. Bölgenin en büyük caz festivaline ev sahipliği yapan performans merkezi, Hudson Nehri’nin yürüyerek geçebileceğiniz Amerika’nın en yüksek köprüsü. Ve daha pek çok nefesinizi kesecek ayrıntı. Gelin hep birlikte, ‘’Amerika’nın da tarihi ne ki?’’ diye küçümseyerek başladığımız bir yolculuğa çıkalım:
FDR ULUSAL TARİHİ BÖLGESİ
Amerika’nın en uzun süre başkanlığını yapan Franklin Delano Roosevelt, Dutchess County ile özdeşlemiş bir isim. ABD’nin 32. Başkanı, doğduğu ve bir tutku derecesinde bağlı olduğu Hyde Park’ta yatıyor. Amerika başkanlarının kendi dönemlerinden sonra isimlerine açılan kütüphaneler bugün bir gelenek. Bill Clinton’ın kütüphanesi Arizona’da, George Bush’unki Texas’ta, Barack Obama’nınki ise Chicago’da yapılıyor. Başkan adına kütüphane fikrinin öncüsü ise Roosevelt. Kendi adına kurulan FDR Presidential Library & Museum, Dutchess County’nin en çok ziyaret edilen tarihi mekanlarından. Tarihi site alanında Roosevelt’in doğup büyüdüğü ev, kendi adına açılan kütüphane, eşi First Lady Elanor Roosevelt’in Val-Kill adını verdiği ve 1945-1962 yılları arasında yaşadığı ev yer alıyor.
Demokrat Partili olan Roosevelt 1933-1945 yılları arası dört kez seçildi. 1944’te son seçim zaferinden 4 ay son ölmesiyle 12 yıl başkanlık yapan tek Amerikan başkanı olarak tarihe geçti. Daha sonraki Amerikan başkanlarının süresi en fazla iki dönem yani 8 yılla sınırlandırıldı. George Washington ve Abraham Lincoln ile birlikte Amerika’nın en büyük üç başkanından biri olarak tarihte yerini alan Roosevelt’in evi, Beyaz Saray’ın mimarisine yakın bir tarzda inşaa edilmiş. Ağustos 1921’de çıktığı Kanada seyahati sırasında felç geçiren ve tekerlekli sandalyeye mahkum olan Roosevelt, ömrünün geri kalanını koltuk değnekleri ve sandalye ile geçirdi. Evde kendisini üst kata özel olarak taşıyan asansör bugün hala görmek mümkün. Çalışma odasında yerde döşeli İran halısı, çocukluktan itibaren biriktirdiği kuş çeşitleri, dünyanın değişik ülkelerinde kendi hakkında çıkan karikatürler, denizciliğe merakı nedeniyle yelkenli fotoğraflarını evin her yerinde görülebilir. Roosevelt’in eşi Elanor ile çalkantılı yaşantısından kesitler de evde mevcut. Bunlar saklamak veya gizlemek düşünülmemiş. Başkan’ın sekreteri ile yaşadığı yasak ilişkiyi ortaya çıkan gizli mektup örneklerini bulduktan sonraki hissiyatını kaleme döken First Lady’nin düşüncelerini duvara asılı mektuplarda okuyabilirsiniz.
Roosevelt’in evi ve adına açılan müze yürüme mesafesinde yakın birbirine. Müze ise hayatındaki her bir detayı saklaması ve arşivlemesi ile tanınan Başkan Roosevelt’in kişisel arşivine bir yolculuk. 2. Dünya Savaşı’nı haber aldığında tuttuğu not kağıdından tutun, kendisine yazılan binlerce mektup, radyo konuşmaları, seçim kampanyaları, ‘New Deal’ adıyla Amerika’yı 2. Dünya Savaşı yıllarında yeniden ayağa kaldıran ekonomik hamlesi ile yaptıklarını müzede bizzat yaşayabilirsiniz. Amerika’nın yakın tarihine merak duyuyorsanız Roosevelt kesinlikle yakından tanımanız gereken bir lider. Müzede ziyaretçilere seyrettirilen ve FDR’ı anlatan belgeselin seslendirmesini de bir başka Amerika Başkanı Bill Clinton yapmış. Kullandığı araba, koltuk değnekleri, yabancı ülke temsilcilerinden aldıkları hediyeler, Hudson Nehri donduğunda üzerinde kayak yaparak gezdiği yelkenli türü devasa kaydırak müzede görülmeye değer yüzlerce eserden bazıları.
{gallery}Dutchess.0{/gallery}
Siyaset ve devlet adamlığının yanı sıra dönemin en iyi doğa bilimcilerinden biri olan FDR, 1933’te imzaladığı başkanlık kararnamesi ile 9 yılda 3 milyon kişiye istihdam sağlanmasına imkan tanıdı, kurduğu sivil koruma birliği sayesinde ülkede 3 milyar ağaç dikilmesine öncü oldu. Doğaya merakı ile bilinen Başkan, yaşadığı dönemin en iyi doğa bilimcilerinden biri olarak tanımlanıyor. Gezinizin ilk ayağında Home of FDR National Historic Site ve FDR Presidential Library & Museum size Amerikan yakın tarihi ile ilgili yeterli bir bilgi edinmenizi sağlayacaktır.
‘GILDED AGE’ DÖNEMİ
Amerika’da iç savaşın bittiği 1865 ile 1. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılına kadar geçen süreye ‘Gilded Age’ olarak tanımlanır. Bu süre zarfında Amerikan ekonomisi hızla büyümüş, siyasi skandallar, yolsuzlukların yanı sıra yeni zenginler ortaya çıkmış ve yaşantıları ile bir döneme damgalarını vurmuşlardır. Amerika’nın zenginlerinin 1860’lı yıllardan itibaren inşaa ettikleri devasa mansiyonlar, köşklerden sayısız adetini Dutchess County’de görmeniz mümkün.
Bunlardan en belirgin iki tanesini mutlaka ziyaret etmelisiniz. İlki Staatsburgh State Historic Site içinde yer alan Beaux-Arts stilde inşaa edilen Ruth Livingston ve Ogden Mills’in yaşadığı 79 odalı malikane. Hudson Nehri kıyısındaki malikane, 3 kilometrekare alana sahip. 1832’de yapılan ve 1896’da büyütülerek yenilenen ev, İngiliz Crawley ailesi ve hizmetçilerini konu alan ’Downton Abbey’ dizisindeki sahneleri birebir yaşayabileceğiniz bir mekan. Günlük turlarla gezilebilen mansiyonda, özel çay partileri eşliğinde binanın tarihçesinin anlatıldığı bir dizi programa katılabilirsiniz. Daha fazla bilgi için bu linkten ziyaret edebilirsiniz.
Louis XIV, Louis XV and Louis XVI dönemlerinin mobilya zevki ile döşenen, misafirler için özel, binada çalışan o yıllarda 10 kadar hizmetçi için ayrı odaların olduğu Ogden Mills ve Ruth Livingston Mills’in evi haftasonu yapılan dillere destan partiler ile ünlü. Ogden Mills’in babası Darius Ogden Mills çok başarılı bir bankacı ve yatırımcıydı. 1910 yılında öldüğünde oğlu Ogden ve kız kardeşi Elisabeth’e hatırı sayılı bir servet bıraktı. Ailenin biri San Francisco, bir New York, biri de İngiltere’de olmak üzere birbirinden ihtişamlı üç malikanesi vardı. Yılın değişik aylarını bu üç malikaneye ayırarak harcıyorlardı. Çiftin iki kız, bir oğlunun yaşadığı mansiyonun duvarları ailenin önceki nesillerinin portreleri ile süslü. Mills çiftinin oğlu Ogden, Amerika’nın 50. Hazine Müsteşarı.
Ogden Mills 1929’da öldükten sonra ev oğlu Ogden Livingston Mills’e geçti. 1. Dünya Savaşı’nda savaşan, daha çok politika ile uğraşan ve ev çok az uğrayan oğul Mills, 1926’da New York Valisi olmak için yarıştı ancak kaybetti. 1937’de vefatından sonra kız kardeşi Gladys Mills Phipps, 1938’de evi New York Eyaleti’ne bağışladı. Ev halen New York eyaleti tarafından işletiliyor.
‘Gilded Age’ – Cilalı Devir diye de çevirebileceğimiz dönemdeki bir diğer göz kamaştırıcı yapı da Vanderbilt Mansion National Historic Site içerisine yer alan malikane. Amerika’da demiryolu işletmeciliği ile büyük servet edinen Vanderbilt Ailesi’nden Frederick William Vanderbilt’in (1856 –1938) evi de yine Mills Ailesi’ninki gibi McKim, Mead & White mimarlık firması tarafından tasarlandı. Amerikan Beaux-Arts tarzı evde, Vanderbilt ve ailesi 1895’den 1938’e kadar yaşadı. 54 odalı ev 1896’da inşaa edilmeye başlandı ve 1899’da tamamlandı. Hyde Park olarak da bilinen ev, Hudson Nehri kıyısındaki en eski ihtişamlı yapılardan biri. 1938’de Vanderbilt’in ölmesiyle yeğeni Margaret "Daisy" Van Alen, evi dönemin Amerikan Başkanı Roosevelt’in de teşvikiyle 1940’ta National Park Service’e devretti. Ev halen kamu yararına yönetiliyor.
NEREDE KALINIR?
Dutchess County, Amerika’nın kuruluş yıllarındaki tarihi olaylara da ev sahipliği yapmış bir yerleşim yeri. George Washington, İngilizlere karşı savaşırken askerlerinin konakladığı ve savaş talimi yaptığı kışla bugün Amerika’nın en eski oteli olarak hizmet veriyor. ‘’The Beekman Arms and Delamater Inn’’ konfordan ziyade tarihi bir havada konaklamak isteyenler için ideal bir yer.
Hollandalılar tarafından 1680’lerde kolonize edilen bölgede 1766’da inşaa edilen ve o günden beri faaliyette olan otel, Hudson Valley’in önde gelen ailelerinden Beekman Ailesi’ne aitti. Otelde George Washington, Amerikan bağımsızlık savaşında önemli rol oynayan General Philip Schuyler ve Benedict Arnold, Alexander Hamilton gibi Amerika’nın önde gelen kurucularından isimler kaldı. Franklin Delano Roosevelt ve Bill Clinton da oteli ziyaret eden Amerikan başkanlarından.
Otelle ilgili hayalet söylentileri de TV belgesellerine konu olmuş. Otelde Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na katılan bir askerin hayaletinin dolaştığı yönünde bir hikaye anlatılmakta ancak otel çalışanları böyle bir vakayla karşılaşmadıklarını söylüyor.
Eğer bölgede Hudson Nehri manzaralı bir yerde kalmak isterseniz, en güzel manzaralı otellerden biri 1854’ten beri ayakta olan The Rhinecliff’te kalabilirsiniz. Catskill Dağları’na ve Hudson Nehri’ne bakan otel, aynı zamanda Rhinecliff tren durağına 3 dakika mesafede. Eğer New York’tan trenle gelecekseniz, kalacağınız yer tren istasyonuna yürüme mesafesinde. Oteli sadece 9 odası olduğu için rezervasyonunuzu erken yapmanız gerekebilir. (http://therhinecliff.com/)
NERDE NE YENİR?
Yemek yemeğe ve farklı mutfaklara merakınız varsa Dutchess County’de mutlaka ziyaret etmeniz gereken ilk yer The Culinary Institute of America (CIA). Dünyanın en prestijli yemek okullarından biri olan CIA, 1946’da Connecticut’ta temelleri atılmış bir okul. Aslen bir avukat olan ve bir restoran deneyimi hiç olmayan Frances Roth ve Yale Üniversitesi Başkanı James Rowland Angell ile evlenecek olan Katharine Angell’in birlikte kurduğu enstitü, 22 Mayıs 1946’da türünün ilk örneği olarak 50 öğrenci ve öğretim görevlisi ile eğitime başladı. 1972’de de bugün faaliyet gösterdiği Hyde Park, NY’taki Hudson Nehri kıyısındaki muhteşem binasına taşındı.
Okulda pastadan ekmek yapımına, şarap kültüründen restoran işletmeciliğine kadar farklı bölümlerde öğrenciler öğrenim görüyor.
Okula gösterilen ilgi neticesinde ikinci kampüsünü 1995’te California Napa Valley’de, 2008’de de San Antonio, Texas’ta üçüncü kampüsünü açan okulun mezunları arasında yaptığı yemek programları ile tanınan Anthony Bourdain, Chipotle Mexican Grill restoran zincirinin kurucusu Steve Ells gibi gıda sektörünün farklı kanallarında faaliyet gösteren pek çok ünlü isim yer alıyor.
Enstitü içinde öğrencilerin çalıştığı ve okula öğrendiklerini hayata geçirdikleri farklı restoranlar da yer alıyor. Caterina de’ Medici de bunlardan biri. İtalyan mutfağına ait menü sunan mekanda çalışanların hepsi okulun öğrencileri.
Poughkeepsie’de Hudson Nehri’ni ayaklarınızın altına seren ‘’Shadows on the Hudson’’, Rhinebeck’te 1890’dan beri hizmet veren ‘’Foster’s Coach House’’ yemek yemek için tercih edebileceğini mekanlardan.
ALIŞVERİŞ
Eğer zamanınızın bir kısmını New York City’de geçirmiş ve tarih ve doğa ağırlıklı aktivitelerden bunalmışsanız, Dutchess County yerleşim merkezlerinin Downtown olarak adlandırılan küçük butikleri ve daha önce hiç görmediğiniz markaların sıralandığı dükkanları gezebilirsiniz. Hollandalılar tarafından 1688’de kolonize edilen Rhihebeck, 30’un üzerinde kafe ve restoranı ile ziyaretçilere farklı deneyimler yaşatma kapasitesine sahip küçük bir kasaba. Bu bölgedeki alışveriş merkezlerinin en önemli özelliği ise yine kendi bölgelerinde yetişen taze, organik ürünleri tüketiciye ulaştırıyor olmaları.
1709’da yerleşime açılan yaklaşık 15 bin nüfusa sahip Beacon da, Dutchess County’deki eski yerleşim merkezlerinden biri ve kasabanın merkezinde yer alan Hudson Beach Glass Inc, anne ve kız tarafından işletilen atölyeye sahip. 1987’de kurulan ve üfleme ile cam eşyası yapılan nadir atölyelerden biri olan Hudson Beach Glass, yıl içinde farklı workshop’lara da ev sahipliği yapıyor. (http://www.hudsonbeachglass.com)
Bölgede göz alabildiğince farklı tondaki ağaçlardan endüstriyel anlamda faydalanma yoluna da gidilmiş. Bölgenin en önemli şurup markalarından biri olan Crown Maple’da Dover Plains’te bulunan Madava Farms’da üretiliyor. 800 dönüm arazi üzerindeki 50 bin akçaağaça bağlanan hortumlarla işlenen şurub, pancake ve waffle gibi yiyeceklerle birlikte sıklıkla tüketiliyor. 1860’larda Avrupa’dan gelen pek çok çiftçinin akçaağaç şurubu ürettiği biliniyor. Crown Maple ise 2010 yılında kendilerine doğayla içiçe sakin bir hayat arayışı içindeki Harvard mezunu Robb ve Lydia Turner’ın girişimi ile kuruldu. Kurduğu özel fon aracılığı ile milyar dolarlık enerji projelerini finansmanında rol alan Robb Turner, Dover Plains’te 2009’da satın aldıkları 400 dönümlük arazide kurdukları çiftliğe, kızları Maddie ve Ava’nın birleşiminden doğan Madava adını verdiler. Daha sonra bir 400 dönüm daha alarak araziyi büyüttüler. 2012’de turistlerin ziyaretine de açık hale getirilen çiftlik, bugün Vermont’ta alınan yeni ağaçlarla üretimi daha da büyütülüyor. Eğer çiftliği ziyaret ederseniz sadece şurup değil, sabun, mum, yağ gibi farklı ürünlerinden satıldığı merkezden alışveriş yapabilirseniz. Eğer pancake ve waffle yiyorsanız da Crown Maple’ın farklı lezzetteki ürünlerini deneyebilirsiniz. New York’u şurup üretiminde önemli bir konuma getiren şirket, hikayesini ziyaretçilere hazırladığı bir video eşliğinde anlatıyor.
Bölgedeki ziyaret edilmeye değer bir başka çiftlik de Harvest Homestead Farm. Dutch’s Spirits adıyla içki üretilen çiftliğin ilginç bir hikayesi var. Amerika’nın yakın tarihine meraklıysanız, 1930’lardaki içki yasağını duymuşsunuzdur. İşte o yıllarda bu bölgede gizli mahzenlerde içki üretilir ve New York bölgesine dağıtılırdı. Dönemin en ünlü kaçakçılarından biri de Dutch Schultz adıyla ün yapan bir kaçakçıydı. 10 Ekim 1932’de bir baskınla ortaya çıkarılan mahzende binlerce şişe içki ele geçirildi. Çalışanlar tutuklandı ama Schultz kurtuldu. 1935’te başka bir çatışmada hayatını kaybeden Dutch Schultz’un hep bir gömülü hazineye sahip olduğu, onun da bu içki üretiminin yapıldığı Pine Plains bölgesindeki Catskill Dağları civarında olduğu söylenir. Bugün çiftlikte hala üretim yapılan yerlerdeki depolar, gizli tüneller duruyor. Mekanın yeniden bir içki üretim merkezine dönüştürülmesi ise Alex Adams ve yakın arkadaşı Ariel Schlein’in fikri. 1969’da çiftliği satın alan Janet and Charles Adams’ın torunu olan Alex Adams, çiftlikte 1930’larda geçen hikayeyi okulda arkadaşlarına anlatır ve yazları da çiftliğe birlikte tatile gelirdi. İki ortak, 2008’de içki üretimi ile ilgili yasanın değişmesinden sonra çiftlikte Dutchess Spirit adıyla içki üretimi için kolları sıvadılar. 1932’de gizli içki üretimi yapılan çiftlik yasal olarak içki üretmeye başladı. Çiftlikte o yılların gazetede çıkan küpürleri, Dutch Schultz hakkında yazılan kitaplar, kartpostallar görmek mümkün. (http://www.dutchsspirits.com/)
Sadece şarap üretimine özgü bağevi kurmak ve üzüm yetiştirmek fikri bugün şarap üretiminin öncülerinden biri olarak gösterilen John S. Dyson’a ait. Dutchess County’deki Millbrook şehrindeki Millbrook Vineyards & Winery bağevi bugün New York’un bilinen ilk büyük üzüm üretim çiftliklerinden biri. İtalya’dan California’ya kadar farklı üzüm yetiştiren ve şarap üreten çiftliklerin de sahibi ortaklığı bulunan Dyson’ın ilk yatırımını da eşi Kathe ile birlikte 1979’da kendi memleketi olan Millbrook, NY’ta yaptı. 1988’de ziyaretçilere ve turlara açılan ve yılda ortalama 10 bin şişe şarap üretilen mekan özel partilere, akşam yemeklerine ve şarap tatmak isteyenlere özel turlara ev sahipliği yapıyor. 30 dönüm üzerine kurulu üzüm bağında Millbrook Pinot Noir, Chardonnay, Cabernet Franc ve İtalyan üzümü Tocia Friulano üzüm çeşitlerinden şarap üretiliyor. http://www.millbrookwine.com)
Amerika’da Hudson Nehri üzerinde sayısız köprüye rastlamanız mümkün. Ancak üzerinde yürüyüş yapabileceğiniz, Dolunay zamanı özel programlara katılabileceğiniz bir köprü Dutchess County sınırları içinde. Eskiden demiryolu ile maden taşımacılığında kullanılan ve Poughkeepsie Railroad Bridge adıyla bilinen köprü New York eyaletinin de katkıları ile yürüyüş parkuruna çevrildi. 1889’da hizmete giren ve 1974’te çıkan bir yangında kullanılamaz hale gelen köprü, 1979 yılında tarihi eser olarak kayıt alındı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında cepheye taşınan askeri malzemelerin önemli bir bölümü bu köprü üzerinden limanlara taşındı. 2009 yılında restorasyondan sonra açılan köprü, 2063 metre yükseklikte ve 65 metre eninde. Köprünün ayaklarından yukarı asansörle de çıkılabiliyor. (https://walkway.org)
Eğer Dutchess County gezinizde sanatsal faaliyetleri de takip etmek isterseniz tiyatro, bale, opera, müzik her türlü performans ve sahne gösterilerine Bard College bünyesindeki Richard B. Fisher Performing Arts Center’de katılabilirsiniz. Ağustos ayında ‘Bard Music Festival Concerts and Panels’ adıyla düzenlenen etkinlik, okulun en yoğun olduğu dönem ve sanatseverlerin iple çektiği bir takvime sahip. http://fishercenter.bard.edu/calendar/list/
Dutchess County ve New York’un bilinmedik daha fazla yerlerini keşfetmek istiyorsanız, www.iloveny.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Rehberler eşliğinde tur programlarınız için de Van Tourism’den Lori J. Solomon ile This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. adresinden temas kurabilirsiniz.