
NTV'den Suna Vidinli'nin sorularını cevaplayan Ulukaya, 1994'ün sonunda Ankara Üniversitesi'nde Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni yarıda bırakıp ABD'ye geldiğini ve 3 bin dolarla başladığı macerasında 1 milyar dolarlık bir dev şirkete nasıl ulaştığını anlattı. Erzincan'ın İliç Türkiye'de tulum peyniri üretimini önemli bir bölümünü gerçekleştiren Şavaklar aşiretin de mensubu olan Ulukaya, 2005 yılında beş kişi ile başlayan macerasında markasına neden Greek Yoğurt'u ismi koyduğunu da anlattı:
''Fega isimli marka bizden 10 yıl önce Yunanistan'dan ithal edilerek Amerika pazarında üst gelir düzeyine Yunan Yoğurtu adıyla satış yapıyordu. Biz bunu sadece üst düzey grubuna değil, alt gelir grubuna da ulaştırmalıyız diye düşündük. Yani biz onların tanıttığı pazara girdik. Bizim Türkiye'de bildiğimiz süzme yoğurtun biraz daha tatlı. Benim uzun süre yoğurtu tanıtacak zamanım yoktu. Pazarlama stratejisi gereği adını Greek Yoğurt olarak pazara girdik,'' diye konuştu. Amerika'da yaşayan Türkler'den de zaman zaman ''Neden ismini Greek Yoğurt koydunuz'' diye eleştire aldıklarını hatırlatarak, ''Nerden bilelim işin bu kadar büyüyeceğini,'' diye gülerek cevapladı. Türkiye'de Chobani olarak girip girmeyecekleri sorusuna da ''Türkiye'de çok güzel yoğurt markaları var. Gerek yok,'' diye cevapladı.
Chobani'nin Avustralya'dan, Hong Kong'a, İngiltere'den Kanada'ya kadar farklı pazarlarda satıldığını kaydeden Ulukaya, Harvard Business School ve Tarım departmanlarının Chobani'yi ''case study'' olarak işlediklerini anlattı. Amerikan Olimpiyat Takımı'na sponsor olma fikrinin Burdur'a bedelli askerlik yapmaya giderken geldiğini, teklifi Olimpiyat Takımı'na ulaştırdıklarında takımdakilerin zaten Chobani yoğurt yediğini öğrendiklerini anlattı.
Idoha'da kurdukları fabrikanın ekonomiye 1.3 milyar dolar bir katkı sağladığını hatırlatan Ulukaya, New York'ta ilk iş kurdukları yerin Erzincan'ın İliç ilçesi gibi bir yer olduğunu ve fırsat tanındığı takdirde Türkiye'de de benzer girişimcilerin başarıya ulaşacağını kaydetti.