
Maalesef Avusturya'da sağından soluna seçilebilecek hiçbir siyasi parti yok. Ben eğer seçime gidersem sadece aday isimlerini seçip yazacağım ve parti kısmını boş bırakacağım.
Şahsi analize gerek kalmadan olmasını istediğimiz siyasetçiyi tarif edersem daha aydınlatıcı olacağı kanaatindeyim. Soru şu, ''Biz nasıl bir siyasetçi istiyoruz?'' Bu soruya hem doğruluyarak (posisyon) hemde yanlışlayarak (negasyon) ile cevap verebiliriz.Yani 'nasıl bir siyasetçi istediğimiz' konusu aslında, 'nasıl bir siyasetçi istemediğmiz' noktasında saklı.
''Nasıl bir siyasetçi istiyoruz?'' sorusuna doğrulayıcı bir yaklaşımla cevap vermek istemiyorum. Çünkü erdem, akıl, vicdan, ahlak gibi kulağa çok hoş gelen ama siyasetçi tarafında içi dolduralamayan kavramlar. Burda en önemli soru nasıl bir siyasetçi istemediğimizdir?
Eğer siyasetçi Türkleri ve müslümanları bir seçmen olarak görüyorsa, ilk önce kendi toplumundan utanmamalı. Bu utanma durumunu biraz daha açayım. Türklerin ve müslümanların dillerinden, kıyafetlerinden, dininden, adetlerinden yani onları onlar yapan özelliklerinden toplum önünde rahatsız olmamalı. Ve mümkünse bu gibi konuları aşağılamamalı. Eğer bunu yapamıyorsa sadece susmalı hiçbir beyanda bulunmamalı. Biz de bundan dolayı onu adam zannetmeliyiz.
İkinci olarak, yaptığı siyaset seçmenlerinin taleplerini siyasete taşıyan bir amacı olmalı. Siyasi partilerinin siyasi propaganda uzantıları olmasınlar lütfen. Bizi dinlendirmek yerine biraz bizi dinlesinler.
''Seçmen ne istiyor, ne istemiyor,'' onu iyice anlasınlar. Bunun içinde öyle pahalı anketlere, eğitici gazete yazılarına gerek yok. En yakın akraba ve arkadaş çevresinden başlasınlar, insanlarla konuşsunlar. Bunu yaparken de konuştukları kadar insanları dinlesinler (insaları dinlemekten kastım, başarı dilekleri duymak değil).
Geleceğin siyasetçileri, bizim Avusturya toplumunda temsilcilerimiz olacaklarsa, bizim ile ilgili yanlış bilgileri, önyargıları, iftiraları, haksız suçlamaları ile doğru bir şekilde öğrenmeli ve bizi ona göre ifade etmeli. Ne yazık ki şimdiye kadar yaşadığımız Türk siyasetçi tecrübesi, bize bunun tam tersini gösterdi. Avusturya toplumunda, medyasında ve siyasetinde Türkler ve müslümanlar bir sorun olarak sürekli tartışıldı. Sürekli kimlik üzerinden siyaset yapıldı. Genetik geri kalmışlık, iş hayatında sadece yardımcı işçi olabilen, az eğitimli, bunun sebebi de oryantel arkaik inançları olan sorunlu bir gurup olarak algı oluşturuldu. Bu zaten Avusturyalıların bizim üzerimizdeki algısı. Biz zaten bunu değiştirmek yani Avusturya toplumuna tam entegre olmak istiyoruz. Sorun şu ki, Avusturyalılar bizim entegre olmamızı istemiyor. Bunu da hem eğitim sisteminde, hem medyada, hem de siyasette sürekli yeni şartlara uyum sağlayarak devam ettiriyorlar. İşin daha korkunç tarafı, bu yapılan ırkçı siyaseti daha inandırıcı göstermek için şimdiye kadar sadece içimizden kendi düşüncelerini kabul eden siyasetçiler seçtiler. İşte artık bunun değişmesi lazım. Toplumda yaşayan bir gurubun ya da inanışın genel olarak aşağılanması sıradan bir olay olmamalı. Bu şekilde toplum olmanın gereği olan kadim insanı kodlar yani toplumsal dayanışma tahrip edilmiş oluyor.
Türk siyasetçilerine kendi partilerinin yabancılar politikasını sorduğumda, en fazla bana bu konuda partisi ile aynı görüşte olmadıklarını söylebildiler. Benim için bu cevap, benim o adayı neden seçmem gerektiği hususunda tatmin edici değil. Daha önce üç aday tavsiye ettim ama bu üç aday ben eğer Pazar günü seçime gidersem bir seçenek olacak. Yani beni hala hiç bir aday seçime gitmem gerektiği hususunda ikna edebilmiş değil. Bu yazdıklarım siyasi bir tespit. Seçmeni ilk önce seçime gitmesi için ikna etsinler sonra da neden kendilerini seçmeleri gerektiğini. Bol şanslar.
Sinan Ertugrul
1 AÄŸustos 2013 - Viyana
Sinan Ertuğrul'u twitter'dan takip etmek için @postmoderndeli