×

Warning

JFolder: :files: Path is not a folder. Path: /home/turkavenue/public_html/images/akademisyenler

×

Notice

There was a problem rendering your image gallery. Please make sure that the folder you are using in the Simple Image Gallery plugin tags exists and contains valid image files. The plugin could not locate the folder: images/akademisyenler

Ay-Yıldız Altında Sürgün

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive
 
Avrupa´da II. Dünya Savaşı öncesinde yükselen ırkçı ideolojiler nedeniyle Türkiye’ye sığınan bilim ve sanat insanlarının hatıraları, resmi belgeler ve dönemin tanıklarının katkılarıyla Prof.Dr. Faruk Şen tarafından “Ay – Yıldız Altında Sürgün’ adlı kitapta derlendi. Kitap Günizi Yayıncılık tarafından basıldı. Rayh Eğitim Bakanlığı memuru Herbert Scurla’nın görevli olarak 1939 yılında Ankara ve İstanbul’a yaptığı gezi hakkında tuttuğu rapor, Hıristiyan - Batı değerlerinin ve  insanlığın uygarlık kazanımlarının  Avrupa’nın büyük kısmında ayaklar altına...
alındığı, ama  Türkiye’de varlığını sürdürdüğü bir döneme tanıklık yapıyor.

Asım Kocabıyık Kültür Eğitim Vakfı’nın desteğiyle yayınlanan kitap genç Türkiye Cumhuriyeti’nde barış ve huzur dolu bir sığınma ortamı bulan bilim insanlarının, akademik hayatın yanı sıra sanat, mimari ve yönetim alanlarında değerli katkılar sağladıklarının altını çiziyor.

Kitabın yayımlanmasına sponsor olarak destek veren işadamı Asım Kocabıyık, 1933 ile 1953 yılları arasındaki dönemde Almanya´daki Nasyonal Sosyalizm yönetiminden kaçarak Türkiye´ye sığınan bilim, sanat ve kültür insanlarının, Darülfünun adlı yüksek öğretim kurumunun üniversiteye dönüştürüldüğü 1933 yılından itibaren genç Cumhuriyet’in üniversite reformlarına ve akademik hayatına büyük katkılar sağladıklarını söylüyor. Kocabıyık, İstanbul Üniversitesi öğrencisi olduğu o dönemi şöyle anlatıyor:

“1942 – 47 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi´nde eğitim gördüm. Prof. Fritz Neumark, Prof. Gerhard Kessler, Prof. Alexander Rüstow, Prof. Alfred Isaac ve Prof. Wilhelm Röpke gibi değerli bilim adamlarının fakültemizin kuruluşuna ve gelişmesine katkılarının tanığıyım. Bu hizmetlerin gerçekleştirilmesinde, üniversite rektörü Prof. Dr. Cemil Bilsel´in liyakatlı tutumu ve rektöre destek veren Reis-i Cumhur İsmet İnönü´nün de büyük emekleri vardır.”
Almanya’dan gelen bilimadamları bugün öğretim ve araştırma görevlisi olarak 80.000 kadar profesör ve doçentin hizmet verdiği, her yıl yaklaşık 2 milyon öğrenciye eğitim veren Türk akademik sistemde etkileyici izler bıraktılar. Almanya ve Türkiye arasında köklü bir bilim işbirliği oluşturan bilimadamları, pek çoğu hayatlarının geri kalan dönemini birer Türkiye dostu olarak sürdürerek, Türkiye’nin tüm dünyada gönüllü birer elçileri oldular.

KİTABIN KAYNAĞI
 “Ay – Yıldız Altında Sürgün” isimli kitabı, Türkiye´deki mültecilerin durumunu tespit ve ülkeden çıkarılmalarını sağlamak görevliye gönderilen Alman Eğitim Bakanlığı Müfettişi Herbert Scurla’nın 1939 yılında Ankara ve İstanbul’a yaptığı gezi sırasında tuttuğu rapordan yola çıkarak derlendi.

Kitapta, Scurla'nın ve İstanbul'daki Alman Başkonsolosluğu’yla Ankara'daki Alman Büyükelçiliği’ndeki yardımcılarının bütün gayretlerine rağmen, bir türlü, Türkleri Alman profesörleri işten atıp yerlerine “güvenilir” - yani Alman Nazi hükûmetinin görüş ve kriterlerine  göre güvenilir- birilerini almaya ikna edememelerinin nedenleri de yer veriliyor.
Kitabı derleyen Prof. Faruk Şen, “Türkiye´ye gönderilen Scurla, aryen ırktan olmadıkları ve/veya Nazi Rejimine muhalif oluşları nedeniyle Avrupa´nın hiçbir yerinde kendilerine yaşama şansı bırakılmayan Alman entellektüellerini sayılarının günden güne arttığı Türkiye´den de çıkarttırmak ile yetkilendirilmişti. Bu başarısız girişimi belgeleyen rapor, o dönem Türkiye´de yaşamış sürgünlere dair temel kaynak niteliğindedir. Rapor 1980´li yıllarda Atatürk´ün 100. doğum günü nedeniyle yapılan arşiv taramaları sırasında tesadüf eseri bulundu. 1987 yılında Türkiye Araştırmalar Merkezi olarak yayınladığımız bu raporu, döneme ışık tutan diğer bilgi ve belgeler ile birlikte Türkçe´ye “Ay-Yıldız Altında Sürgün” başlığı altında kazandırmaya muvaffak olduk,” diye konuşuyor.

Kitabı ilginç kılan özellikler arasında, daha sonra Berlin Belediye Başkanlığı görevini de yapmış olan Ernst Reuter’in oğlu Edzard Reuter’in de bu baskıya katkıda bulunması. Şen, “Ernst Reuter 1940’larda önce Ekonomi Bakanlığı’nda şehircilik uzmanı olarak çalışmış, daha sonra da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde hocalık yapmıştı. Bu yıllarda gençliğinin büyük kısmını Türkiye’de geçiren Edzard Reuter, savaş sonrası dönemde Alman - Türk işbirliğini sivil toplum düzeyinde geliştirenler arasında yer aldı” şeklinde konuşuyor.

SÜRGÜNDEKİ BİLİMADAMINDAN TESPİTLER
Scurla Raporu üzerine eleştirel notlar kaleme alan Türkiye’de sürgünde bulunan bilimadamlarından Fritz Neumark, raporla ilgili tespitlerinden birin de Scurla’nın Türklerin psikolojisini hiç anlamadığına dikkat çekiyor: „Scurla raporun yazarı Türk bakanlarıyla, müsteşarlarla  yaptığı sayısız görüşmede Türklerin psikolojisini hiç mi hiç anlamamıştır. Onların yüksek diplomatik yeteneklerini de küçümsemiştir. Türk yetkililerin belli bazı ifadeleri Scurla tarafından vaad gibi anlaşılmış ve kendisinin oyunu yarı yarıya, hatta tam olarak kazandığı zehabına kapılmasına yol açmıştır. Bizlerle yapılan genellikle  beş yıllık sözleşmenin uzatılmadığı tek bir örnek biliyorum, bu örnekte de Alman profesör ağır bir hastalık geçirip çalışamaz hale geldiği için nesnel haklılık zemini vardı. „

ABD VE TÜRKİYE
Alman mülteci profesörlerin büyük çoğunluğunun uluslararası ün sahibi ve saygın bilimadamlarıydı. Pek çoğu savaş patlak vermeden hemen önce ve savaş biter bitmez ABD üniversitelerine çağrılmışlar veya da eski vatanlarına istenmişti.
ABD'de çağrıldıkları Harvard, Princeton, Johns Hopkins, Washington, Berkeley gibi üniversitelerde, bu hocalar büyük saygınlık kazandılar. Aynı şekilde yeniden kurulan Alman Federal Cumhuriyeti’nde de, tekrar ders vermek için döndükleri ve çoğu kez rektörlük gibi yüksek akademik mevkilere seçildiler.

ÜNLÜ ALMAN BİLİMADAMLARI
Türkiye’de de bir dönem sürgün yaşayan ünlü Alman bilimadamları ABD’de de akademik kariyerlerini sürdürdü. Bunlar arasında, romanolog Spitzer'i (Johns Hopkins Üniversitesi), Richard von Mises'i (Harvard), Kimyager Felix Haurowitz (Indiana), Romanolog A. Auerbach (Yale Üniversitesi) ve cerrah Rudolf Nissen yer alıyor.

TÜRKİYE’YE SÜRGÜNE GELEN BAZI ÜNLÜ ALMAN BİLİMADAMLARI
FRITZ BAADE (1893-1974)
1934’te Türk Tarım Bakanlığı’na tarım uzmanı olarak çağrıldı. 1944’te ailesiyle birlikte Kırşehir’e yerleşti. Kırşehir’deyken antik çağlarda bilinen, fakat zamanla toprak altında kalmış olan bir şifalı su kaynağı keşfetti ve günyüzüne çıkardı. 1946’da ABD’ye gitti. 1964 itibariyle Türkiye Cumhuriyeti’nin fahrî konsolosluğunu üstlendi.1958’de Türkiye’ye yaptığı bir yolculuk sırasında Kırşehir’i de ziyaret etti, orada kendisine fahrî hemşehrilik verildi.

HEYKELTRAŞ RUDOLF BELLING (1886-1972)
1937 Ocak ayında Belling, mülteci olarak Türkiye’ye geldi. İstanbul’da heykel bölümünü kurdu. 1950’de Atatürk için Anıtkabir  yapımı komisyonuna davet edildi, 1951’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Çizim ve Heykel doçentliğine getirildi. 1966’da ailesiyle birlikte Almanya’ya geri döndü.

ROMANOLOG ERICH AUERBACH (1892-1957)
1933’te Marburg’da profesörlük yapıyordu. 1936’da İstanbul Üniversitesi’nden davet aldı. Roman Dilleri ve Edebiyatı kürsüsünün başına geçti. İstanbul’da Robert College’e devam etti, 1945’te öğrenimini sürdürmek için ABD’ye gitti, orada kimya profesörü oldu. 1949’da Princeton’da Institute of Advanced Studies üyesi ve 1950’de de Yale’de Romanesk Diller profesörü oldu.

KİMYACI FRIEDRICH BREUSCH (1903 - ?)
1933’te Freiburg Üniversitesi Kimya Enstitüsünde Bölüm Yöneticisiydi. 1937’de İstanbul Üniversitesi’ne çağrıldı, burada önce Hijyen  Enstitüsünde, sonra da kendi kurmuş olduğu II. Kimya Enstitüsünde müdür ve profesör olarak ders verdi. 1953’te İstanbul Alman Lisesinin yeniden kurulmasına katıldı. 1971’de emekli oldu ve İsviçre’ye yerleşti. İstanbul Üniversitesi, 1973’te kendisine şeref doktoru payesini verdi.

TARİHÇİ CLEMENS BOSCH (1899-1955)
Eski Çağ Tarihçisi ve Nümizmatikci Clemens Bosch, 1933’te Halle Üniversitesi’nde okutmandı. Karısı ve beş çocuğu ile birlikte Türkiye’ye mülteci olarak geldi. İstanbul Devlet Arkeoloji Müzesinde nümizmatikçi olarak göreve başladı. 1939’da İstanbul Üniversitesi’nde Eski Çağ Tarihi profesörlüğüne getirildi. Aynı tarihlerde İslam dinine geçti ve kendi ismine ek olarak Emin ismini aldı. Bosch, ölümüne kadar İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yaptı.

MİMAR MARTIN WAGNER (1885-1957)
1935’te İstanbul Belediyesi tarafından şehir planlaması uzmanı olarak görevlendirildi ve mülteci olarak Türkiye’ye geldi. İstanbul şehri için trafik analizleri, yerleşme ve konut planları yaptı. Bu planlar hayata geçirilmedi. 1938’de Harvard University’den bir profesörlük önerisi aldı ve ABD’ye gitti.

ASTRONOM ERWIB FINLAY-FREUNDLICH (1885-1964)
1933’te Berlin Üniversitesinde profesör ve Potsdam Rasathanesi müdürüydü. 1933’te anti-semitik nedenlerle iştem çıkarıldı ve ailesiyle birlikte Türkiye’ye iltica etti. Türkiye’de Astronomi Enstitüsü Müdürü ve İstanbul Üniversitesinde profesör olarak görev yaptı, Rasathaneyi kurdu. Finlay-Freundlich, 1959’da emekli olduktan sonra Federal Alman Cumhuriyetine geri döndü,  Mainz Üniversitesinde fahri profesör oldu ve Mainz’da öldü.

HUKUKÇU ANDREAS BERTOLAN SCHWARZ (1886-1953)
1933’te Freiburg Üniversitesinde Roma ve Alman Medeni Hukuku profesörü idi. Anti semitik nedenlerle işinden atıldı. 1934’te mülteci olarak Türkiye’ye geldi. İstanbul’da Roma Hukuku, Medeni Hukuk ve Mukayeseli Hukuk profesörü olarak görev yaptı. 1953’te konuk hoca olarak bir sömesterliğine Freiburg’a gitti, o süre içinde de öldü.  

BOTANİKÇİ LEO BRAUNER (1898-1974)
1933’te Jena Üniversitesi Botanik Enstitüsü’nde ordinaryüs profesör adayı idi. Anti-semitik nedenlerle işten çıkarıldı. Önce Oxford Üniversitesi’ne, bir araştırma projesine katılmak üzere gitti. Daha sonra da İstanbul’dan gelen daveti kabul ederek mülteci olarak İstanbul’a geldi. Botanik Enstitüsü’nün müdürlüğünü yaptı. 1955 yılına kadar İstanbul Üniversitesi’nde profesör olarak ders verdi. Annesi ve babası İstanbul’da öldü. 1955’te Brauner çifti, Almanya’ya geri döndü. Leo Brauner, Münih Üniversitesi Botanik Kürsüsünden 1966 yılında emekliye ayrıldı.

ERICH FRANK (1884-1957)
1933’te Breslau Üniversitesinde İç Hastalıkları profesörü ve Wenzel-Hancke Hastanesi’nde de İç Hastalıkları Bölümü şefi idi. Anti-semitik nedenlerle işinden çıkartıldı ve Türkiye’ye iltica etti. Türkiye’de 1933’den 1953’e, emekli olana kadar İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde profesör ve İkinci Dahiliye Kliniği şefi olarak çalıştı. Emekliye ayrıldıktan sonra da İstanbul’da kaldı. Öldüğünde Türk hükümeti cenazesini devlet töreniyle kaldırdı.

KİMYAGER OTTO GERNGROSS (1882-1966)
Viyana doğumludur. Berlin Teknik Üniversitesi’nde profesörlüğe getirildikten sonra Alman vatandaşı oldu. 1932’de Berlin Teknik Üniversitesi, kendisini Ankara’daki Ziraat Yüksek Enstitüsü’ne görevli olarak gönderdi. 1938’de Ankara’da kalmaya karar verdi. 1943’de Otto Gerngross’un süreli sözleşmesi Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü  tarafından uzatılmadı, Gerngross böylece Türkiye’deki oturma iznini de yitirmiş oldu.  Otto Gerngross, Filistin’de kimyager olarak çalıştı. 1947’de Türkiye’ye geri döndü ve yeni kurulan Ankara Üniversitesi’nde kimya profesörü olarak ölene kadar ders verdi.

ASTRONOM WOLFGANG GLEISBERG (1903-1986)
1933’te Breslau Üniversitesi Rasathanesi’nde araştırma asistanı idi. Büyükbabalarından biri Yahudi olduğu için işten çıkarıldı. Aynı yılın sonunda Türkiye’ye iltica etti. Erwin Finlay-Freundlich’in tavsiyesiyle Astronomi Enstitüsü’nde araştırma asistanı ve doçent olarak işe alındı. O tarihe kadar Türkçede karşılığı bulunmayan astronomi terimlerinin Türkçeleştirilmesinde Gleissberg’in büyük emeği oldu. 1948’de profesörlüğe yükseltildi ve Rasathane Müdürü oldu. 1958’deki emekliliğine kadar İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yaptı. Daha sonra ise Almanya’ya geri döndü ve Frankfurt Üniversitesi’nde fahrî profesör oldu. İstanbul Üniversitesi kendisine 1981’de fahri doktora ünvanını verdi.

BOTANİKBİLİMCİ ALFRED HEILBRONN (1885-1961)
1933’de Heilbronn, antisemitik nedenlerle Münster Üniversitesi Botanik Bahçesi ve Enstitüsü Müdürlüğü’nden çıkartıldı. İstanbul Üniversitesi’ne botanik profesörü olarak çağrıldı. Alfred Heilbronn, İstanbul’da Farmakobotanik Enstitüsü kurdu, çok çabuk Türkçe öğrendi. Türkçe olarak çeşitli botanik ve farmakoloji ders kitabı yazdı. Alfred Heilbronn, 1946’da Türk vatandaşlığna geçmek için başvuruda bulundu ve başvurusu kabul edildi. 1948’de asistanı Fatma Mehpare Başarman ile evlendi. Alfred Heilbronn, emekli olana kadar İstanbul’da hocalık yaptı, sonra ailesiyle birlikte Münster’e geri döndü. Emeritus profesör sıfatıyla, Münster Üniversitesinde, ölene kadar ders verdi.

MİMAR CLEMENS HOLZMEISTER (1886-1983)
1933’te Düsseldorf Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki görevinden atıldı. Türkiye’ye mülteci olarak geldi ve kırklı yılların sonuna kadar özellikle Ankara’da parlamento binası ve devlete ait onbir başka binanın yapımı ile uğraştı. 1940’da, İTÜ’de mimari bölümün yönetimini üstlendi. 1946’da mimari master sınıfı yöneticisi olarak yeniden Viyana Akademisine çağrıldı. Ne var ki, Ankara parlamento binasının inşaatı sürdüğü için –ki 1947’de sırf bu nedenle Ankara’ya taşınmıştı- Viyana’da ders vermeye ancak 1950 yılında başlayabildi.
1954’de Holzmeister ailesi, Viyana’ya geri döndü. 1961’de Viyana Akademisi’ndeki görevinden ayrıldı. Aynı yılda Ankara’daki parlamento binasının yapımı tamamlandı. 1963’te Holzmeister’e İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından şeref doktoru payesi verildi. 1972’de Holzmeister, Türkiye’yi bir kere daha ziyaret etti ve Boğaz’da bir Atatürk anıtı yapmayı önerdi.

ZOOLOG KURT KOSSWIG (1903-1982)
1937’de Braunschweig Teknik Üniversitesinde Genel Biyoloji ve Zooloji profesörü idi. İstanbul’da Zooloji Enstitüsü’nün direktörü ve İstanbul Üniversitesi’nde profesör olarak görev yaptı. 1950’de Hidrobiyoloji Enstitüsü’nü kurdu. Manyas Gölü Kuş Cenneti’nin Milli Park ilân edilmesini sağladı. 1955’te Almanya’ya geri döndü. 1969’da emekliye ayrıldıktan sonra, Erzurum’da konuk profesör olarak görev yaptı, bunun ardından da ölene kadar İstanbul’un Bebek semtindeki evinde yaşadı. İstanbul’da hayata gözlerini yumdu ve İstanbul’da gömüldü.

PATOLOG PHILIPP SCHWARTZ (1894-1977)
Frankfurt Üniversitesi’ne bağlı Patoloji Enstitüsü’nde çalışıyordu. Ailesiyle birlikte mülteci olarak Türkiye’ye gitti. İstanbul Üniversitesi’nde profesör ve Patoloji Enstitüsü direktörü olarak görev yaptı. 1948’de Türk vatandaşlığına geçti. 1952’de ABD’ye göç etti. İstanbul Üniversitesi, 1972’de Philipp Schwarz’a şeref doktoru payesini verdi.

Türkiye'ye Nazi zülmünden kaçan profesörlerin resimleri için tıklayın.

{gallery}akademisyenler{/gallery}