
Geçtiğimiz gün Twitter CEO’su Dick Costolo, şirkete dair ilginç istatistikleri basınla paylaştı. Costolo’nun açıklamalarına göre Twitter’ı aktif olarak kullanan kişi sayısı 100 milyona ulaşmış durumda. Bu 100 milyon kişinin %55’i Twitter’ı her gün kullanıyor, geri kalan %45 ise ayda en az bir defa ya tweet giriyor ya da takip ettiği kişi ya da kurumların tweetlerini kontrol ediyor. Twitter’da saniyede ortalama atılan tweet sayısı ise 8.900. 100 milyon aktif kullanıcı ile bir milyar kullanıcıya ulaşmak üzere olan Facebook’un henüz oldukça gerisinde olan Twitter’ı aktif olmayan kullanıcıları da sayarsak ayda 400 milyon kişi ziyaret ediyor. Bu düzensiz ziyaretçiler aynı zamanda Twitter’ın potansiyel kullanıcılarını oluşturuyor. Tüm bunların yanında 2011 yılının Ocak ayından beri kullanıcı ve atılan tweet sayısının %82 oranında büyüdüğünü düşünürsek, Twitter’ın günün birinde Facebook’u yakalaması o kadar da zor görünmüyor. Peki, uzun bir süre birçok insanın burun kıvırdığı Twitter nasıl bu kadar başarılı oldu? Bundan iki yıl öncesine kadar etrafımdan sürekli duyduğum cümleyi paylaşmak istiyorum: “Twitter tutmaz. Twitter, Facebook’un onlarca özelliğinden yalnızca birine sahip. Twitter’da yazacağın iletiyi Facebook’ta da yazarsın. Paylaşacağın linki ya da videoyu Facebook’ta da paylaşırsın. Twitter saçma. Tutmaz!” Meğerse yanılmışız. Çok yanılmışız hem de. Eylül 2011’deyiz ve Twitter amiyane tabiriyle koptu geliyor. Twitter, basit ancak etkili yeni özellikleriyle hem aktif kullanıcıların sitede daha çok vakit geçirmesine hem de birçok insanın hesap açmasına neden oluyor. Hashtag, retweet, 140 karakter gibi kavramları hayatımıza kazandıran; film yıldızlarını, devlet başkanlarını, ünlü sporcuları, yazarları bize yakınlaştıran Twitter’ın zamanında küçümsendiğini düşünmek oldukça ilginç geliyor insana doğrusu! Kim bilir, ‘iş yapmaz’ diye şimdiden yaftaladığımız Google+ da zaman gelir bizi utandırır!