The Turkish American Society tarafından Chadbourne&Park LLP sponsorluğunda dün New York’ta Türkiye’de Enerji Sektörü konulu bir panel düzenlendi. Deutsche Bank’tan Onur Göker, New World Capital Group’tan Ali İz, Dünya Bankası’ndan Sameer Shukla ve Chadbourne&Parke LLP’den Adam S. Umanoff’un konuşmacı olarak katıldığı panelde, özellikle Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları ve bu alandaki yatırımlar ele alındı.
Sameer, Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanında heyecan verici bir pazar olduğunu söyledi ve iki önemli noktanın dikkate alınması gerektiği hatırlattı. Bunlardan ilkinin yenilenebilir enerji kaynaklarının iyi korunması ve bu alanda ciddi yasal düzenlemelerin yapılması olduğunu söyleyen Sameer, bir diğer dikkat edilmesi gereken noktanın da iklim değişiklikleri ve buna karşı gerekli önlemlerin alınması olduğunu belirtti. Sameer, Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları alanında su, güneş ve rüzgar açısından önemli bir potansiyele sahip olduğunu ve gerekli koşullar sağlanırsa bunun çok verimli bir şekilde kullanılabileceğini ifade etti. Sameer Dünya Banka’sının bu anlamda danışmanlık, alt yapı tesislerinin kurulması ve finansal yardımlarda bulunduğunu da sözlerine ekledi.
Göker ise Türkiye’deki yenilenebilir enerji kaynaklarını yatırımcıların gözünden değerlendirdi. Türkiye’nin enerji üretiminde önemli bir açığı olduğunu söyleyen Göker, bunun giderilebilmesi için yatırımcıların Türkiye’ye çekilmesi gerektiğini ve yenilenebilir enerji alanında yeni yatırımların yapılması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin elektrik üretiminde %60, toplam enerji üretiminde ise %70-75 oranında yabancı kaynaklara bağlı olduğunu hatırlatan Göker, ülkenin kendi kaynaklarını daha çok kullanması gerektiğini, bunun da özel yatırımlar ile mümkün olabileceğini söyledi. Yenilenebilir enerji alanındaki yatırımların uzun vadeli projeler olduğunu belirten Göker, yatırımcıların en çok ihtiyacı olan noktaları gerekli izinler alınabilmesi, elektrik şebekelerine bağlantı kolaylığı sağlanması ve devlet ile imzalanacak uzun vadeli anlaşmalar sayesinde kurulacak güven olarak sıraladı. Göker, Türkiye’nin bu alandaki yatırımları ülkeye çekmek adına yenilenebilir enerji politikalarını acilen tekrar gözden geçirmesi gerektiğini ve bunu bir milli güvenlik meselesi olarak algılamak gerektiğini söyledi.
Aynı şekil de İz de enerji yatırımlarının büyük miktarda sermayeye ihtiyaç duyduğundan dolayı yalnızca devlet desteği ile gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, dışarıdan yatırımlara da ihtiyaç olduğunu belirtti. İz, yatırımcıların büyük riskler alıp, yüksek sermayeler koydukları bir iş için yatırım yaptıkları ülkenin politik istikrarına ve güvenilirliğine önem verdiklerini vurguladı ve bunun enerji alanında çıkarılacak yeni yasalar ve düzenlemelerle sağlanabileceğini söyledi. Türkiye’nin kendine güvenen bir ülke olduğunu ortaya koyması gerektiğinin altını çizen İz, bunu başardığında ise Türkiye’nin dünyanın sayılı ekonomilerinden birine sahip olmasının mümkün olduğuna inandığını söyledi.
Umanoff ise rüzgar enerjisine değinerek bu alanda Türkiye’nin önemli bir potansiyele sahip olduğunu vurguladı. 2006 yılında rüzgardan elde edilen enerjinin 90 megavat (MW) iken 2009 yılında 984 MW’a ulaşan bu değerin 2010 yılında 1384 MW’a ulaşmasını beklediklerini belirten Umanoff, bunun çok büyük bir ilerlemeye işaret ettiğini söyledi. Umanoff da bu anlamda gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının gelişimin devamı için çok önemli olduğunu hatırlattı ve özellikle fiyatlandırma ve vergiler konusunda düzenlemelerin yapılmasının uzun vadeli fiyat güvencesi sağlanması açısından büyük yatırımlarda önemli olduğunu söyledi. Umanoff, rüzgar enerjisi alanında lisans alabilme sürecindeki belirsizliğin giderilmesi, elektrik şebekelerine bağlantı sorununun ele alınması ve rüzgar enerjisine özel fiyatlandırma ve vergileme konusunda eksikliklerin giderilmesi gerektiğini ve böylece bir an önce yatırımcılara güven verecek istikrarın sağlanması gerektiğini belirtti.