
1993 yılında Viacom, Blockbuster'i 8.4 milyar dolara satın almış, bir yıl sonra da iki şirketin de borsada piyasa değeri tepetaklak olmuştu. 2004 yılında Viacom'dan ayrılarak tekrar bağımsız bir şirket hüviyetine bürünen Blockbuster, Game Pass adı altında yeni bir mağaza zinciri oluşturdu.
Netflix, iş modeli olarak Blockbuster'in müşterilerine uyguladığı gecikme cezasını ortadan kaldırdı. Film kiralama işini önce posta yoluyla sonra da internet kanalıyla yaygınlaştırdı.
Blockbuster, rakibinin geliştirdiği stratejiyi küçümse de, iki yıl gibi bir aradan sonra bunun bedelini ağır ödedi. Halka arzından elde ettiği 5 milyar dolarlık geliri olmasına rağmen Netflix'i 50 milyon dolar gibi bir rakama satın alma imkanı varken bundan kaçınan Blockbuster, muhasebe skandalları nedeniyle batan Enron'a büyük yatırımlar yaptı.
Netflix faaliyete geçtikten altı yıl sonra, 2004 yılında Blockbuster, online DVD kiralama ve posta yoluyla müşterilerine ulaşmaya çalıştı ama çok geçti. Bir dönem Netflix'in gerçek bir rakip olmadığını söyleyen Blockbuster'in CEO'su Jim Keyes, ''Nexflix'ten herkesin bu kadar etkilenmesine bir anlam veremiyorum. Nexflix gerçekte bizim sahip olmadığımız ya da yapmadığımız hiçbir şeye sahip değil,'' diyecek kadar da iddalıydı. Temmuz 2007'de şirketin CEO'luğunu üstlenen Keyes, şirketin problemlerini çözmek için 2009 yılında elektronik mağaza zinciri Circuit City'i satın alma girişiminde de bulunmuştu. Bunu başaramadı ve bir kaç ay sonra Circuit City de iflas etti. Circuit City satın alınmış olsaydı bile iki firma birlikte iflasın eşiğinden kurtulamayacaktı.
Şimdi Amerikan iş dünyası, bir şirket ne kadar büyük olursa olsun, kendini yeterince geliştiremediği sürece batmaya mahkumdur görüşünü sorguluyor. Kaynak: TechCrunch