Kuzu Eti Kokuyordu Yiyemedim!

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive
 
Cemil Özyurt - Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün 2010-2012 yılları arasında yaptığı bir araştırmaya göre Dünya'da 870 milyon insan yani her sekiz kişiden biri kronik olarak iyi beslenemiyor. Açlık çeken insanlar bu ülkelerin nüfusunun yüzde 15'ine karşılık geliyor.  Gelişmekte olan ülkelerde kötü beslenme nedeniyle her yıl beş yaşın altındaki 3.1 milyon çocuk ölüyor. Her altı çocuktan biri olması gereken kilonun altında. 66 milyon okul çağındaki çocuk okuldaki derslerine karınları aç olarak giriyor. 

Peki aç insanlarla aynı oksijeni soluduğumuz Dünya'da, bizler nasıl yaşıyoruz? Yani günde üç öğün yemek yiyen, 'yediği önünde yemediği arkasında' olan bizler. 

BM'nin Global Food Losses and Food Waste verilerine göz atalım. Dünya genelinde üretilen yiyeceklerin nerdeyse üçte biri yani 1.3 milyar ton ürün israf ediliyor. Amerika'da her yıl 48.3 milyar dolar değerinde yiyecek ya da başka bir deyişle üretilenlerin yüzde 30'u çöpe gidiyor. İngiltere'de her bir hane bir yılda 6.7 milyon ton yiyeceği israf ediyor.

İç karartan istatistikleri uzatabiliriz. Gelelim konumuza. Gün olmasın ki gittiği misafirlikte yediği yemekten, restoranda içtiği çorbadan, Ramazan'da iftar sofrasında tattığı salatadan şikayet etmeyen birine rastlamayayım. ''Salatada çok sirke vardı, yiyemedim,'', ''Et koyun etiymiş kokuyordu, yarıda bıraktım,'', ''Bezelyenin içindeki havuçlar kesme şekeri kadardı boğazıma takıldı,'' bahane listesi böyle uzar gider.

Anne yemeklerinin kıymetini bekarlık günlerinde fazlasıyla anlamış çok insan tanırım. Önlerine taş gelse ''gıkları'' çıkmaz. Bir de ''nimete karşı laf mı olur'' diye yetişen nesilerden, ''Şu yemeğin şurasını beğenmedim, yemiyorum'' dediklerini duyamazsınız.

Önünüze gelmişse bir nimet, yenilemeyecek çok büyük bir eksiği yoksa sonuna kadar yenir. ''Et kokuyordu, bamya büyüktü, havuç küçük kesilmişti, makarnanın sosu yoktu, pilav tane tane değildi'' gibi mazeretleri pek mazeretten saymıyorum.

Bu mazeteri ileri sürerek yemeği geri çevirenlere de ''şükür etme'' mekanızmasını hatırlamalarını rica ediyorum. Sevmediğiniz bir şeyler mutlaka olabilir. Ama unutmayın ki aynı coğrafyada yaşayan bizler daha iki nesil önce inek pisliklerinin içinden buğday kırıntısı toplayarak karnını doyuran insanların torunlarıyız. Kuru ekmeğin arasına soğan koyup karnını doyuran insanların çocuklarıyız.

Önünüze gelen yemeğe yüz çevirmeden önce o beğenmediğiniz yemeği bulamadığı için ölen 870 milyondan biri olduğunuzu aklınıza getirin. Ya da okula karnı aç giden 66 milyon çocuktan birinin sizin çocuğunuz olduğunu. ''Aman banane benim param var, yerim de tüketirim de'' diyorsanız. ''Allah sizi açlıkla imtihan etmesin,'' derim. ''Kuzu eti kokuyordu yiyemedim'' dediğiniz etin kokusuna muhtaç ölen milyonların yaşadığı bir dünyada yaşıyorsunuz. Yediğiniz kadar israf ettiklerinizden de sorumlusunuz, şükür ettiğiniz kadar yüz çevirdiklerinizden…

12 Ağustos 2013
Cemil Özyurt
@cmlzyrt
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 

Facebook

Youtube