İçimizdeki Fesatlıklar ve Nusr-Et New York

User Rating: 5 / 5

Star ActiveStar ActiveStar ActiveStar ActiveStar Active
 

Nusret Gökçe, A.K.A. Salt Bae. Getty Images for CirocCemil Özyurt - @cemilozyurt - Nusr-et, eskiden China Grill olarak hizmet veren 60 West 53. Cadde’de Ocak ayının ortasında açıldığında, Miami’den sonra New York’taki performansı herkes tarafından merak ediliyordu. Açıldığı ilk ay içerisinde Amerika’nın önde gelen yazılı basın organlarında hemen hemen hepsinde haber olmayı başardı. Ağır eleştirilere uğradı. New York Times, Wall Street Journal, Time Magazine, New York Post, Eater NY, Bloomberg, Independent, Timeout, GQ, Grub Street, Guardian gibi önde gelen pek çok yayın kuruluşu Nusr-et’teki deneyimlerini yazdı.

Timeout yazarı Clayton Guse, ‘’Nusr-et New York restoran manzarasına layık değil ama biz hak ediyoruz. Şimdi de iğrenç yemeklerini yemeliyiz,’’ dedi. Yazısında tek kelime yemeklerden bahsetmeden, Nusr-et’in bir orta doğulu olduğunu da yazmayı ihmal etmedi.

Ünlü restoran ve yeme-içme sitesi Eater’ın yazarı Robert Sietsema, Nusr-et’i ‘akşam yemeği tiyatrosu’’ diye eleştirdi. Tuz serpme hareketini bayatlamış bulduğunu, yeni şeyler yapması gerektiğini yazdı.

New York Times yazarı Pete Wells, sekiz içkiye 180 dolar ödediğini, yemeklerin kalitesiyle fiyat arasındaki uyumsuzluk olduğunu iddia etti. Pantolonunun, Nusret tarafından biftek niyetine tuzlandığını yazdı.

New York Post yazarı Steve Cuozzo daha da ileri gitti. Nusr-et’in büyük bir soygun yeri olduğunu, üç kişiye 521.45 dolar hesap ödediğini söyledi.

Bloomberg yemek editörü Kate Krader, iki kişi için 286.74 dolar hesap ödediğini, bunun da Nusret’in tuz serpme hareketini görmek için çok olduğunu vurguladı.

New York’un önde gelen PR şirketlerinden 5W Public Relations’ın CEO’su Ronn Torossian, ödediği 1413.39 dolarlık faturanın fotoğrafını çekip ‘’Nusr-et’teki 1400 dolarlık Hayal Kırıklığım’’ başlığıyla İngiliz The Observer gazetesinin ‘Opinion’ köşesine yazdı. Çıkan eleştiri yazısı Amerikalı bir Türk’ün kendi sayfasında paylaşması ile Facebook’ta fenomen oldu. Türkiye’de 50’ye yakın yerde haber olarak çıktı. Enteresandır Torossian, Türkiye'nin PR'ını yapmak için Kasım 2017'de 60 bin dolarlık iş almıştı. Ermeni diasporası ''Bir Ermeni nasıl olur da Türk devletinden PR için para alır'' diye ayağa kalkmıştı. Torossian, ''Ermeni değil Yahudiyim,'' diye cevap verdi. Yazıyı PR'ın parçası olarak mı yazdı, anlamadım.

Ayrıca o dönemde Türkiye’deki gazetelerde ’’Nusr-et’e Büyük Şok!’’ başlığıyla restorana soruşturma açıldığı duyuruldu. Nedeni de restoran zincirinin sahibi Nusret Gökçe'nin videolarında eldiven kullanmadan etlere dokunması ve sağlık kurallarını ihlal ettiği iddiası. (Restoran açıp da New York sağlık departmanının ceza yazmadığı bir Allah’ın kulu restoran sahibi olmadığını bilmediklerinden olsa gerek, şok diye duyurmayı tercih etmişler.)

Neyse yukardaki kısa özet Doğu kültüründe yetişmiş pek çoğumuzun içini ısıtmıştır. Nusr-et’e yapılan eleştiriler ve yerden yere vurmalar içimizi bayağı bir rahatlatmıştır. Erzurum’dan çıkıp kasap çıraklığından bir fenomen olmayı başaran birisi, her ne kadar Türk kültürünü Amerika’da temsil etse de, başarısızlığına veya olumsuz eleştirilere bıyık altı gülenlerimiz hiç az değildir.

Yukardaki eleştirileri yazanların hepsi alanında ciddi, saygın isimlerdir. Restoranda yemek tatma ve üzerine yazı yazma konusunda birer ustadırlar. Ona şüphe yok. Ancak bu eleştirilerin altında yatan tek sebep yemeklerin pahalı oluşu, salatadaki peynirin kötü, patatesin kötü kızartılmış olması değildir. Steakhouse’ların merkezi New York’ta, orta doğudan çıkıp gelen bir girişimcinin kişi başı 150 dolara steak satıyor oluşudur. Şef Nusret, eğer Türkiye veya benzeri bir ülkenin vatandaşı değil de İtalyan, Fransız, Alman, İsviçreli bir şef olsa yukarda yediği laflardan pek çoğunu duymayacaktı. 

1927’den beri New York’ta faaliyet gösteren Gallaghers’dan, Brezilyalı ünlü steakhouse Fogo de Chao’ya, ABD genelinde 78 şubesi ile 1978’den beri faaliyette olan Morton’s’tan, The Capital Grille’e, Wolfgang Zwiener’in sahibi olduğu Wolfgang's Steakhouse’tan Porter House’a kadar New York'un tanınmış pek çok steakhouse'nda yemek yedim. Bir mekanı eleştirmek veya göklere çıkarmak arasındaki denge çok ince çizgilerle sınırlı. New York’un tanınmış steakhouse’larından ‘Smith and Wollensky’e ve İngiliz Kraliçesi Elizabeth’in de yemek yediği Gallaghers’a misafirlerimi götürdüm. Hizmet eden garsonlar abartısız masaya tabakları frizbi gibi atıp gidiyordu.

Nusr-et’e pahalı diye burun kıvıranlar, ceplerinde 1000 dolarla Türkiye’ye gidip bir ay tatil yapmaya alışık olduklarından, fiyatlar pahalı geliyor. Eğer, masanda yaptığı et kesme şovunu videoya çekip Instragam’ında paylaşmasını biliyorsan, kusura bakma üç kişiye de 521 dolar hesabı ödeyeceksin. Zaten mekana giderken pahalı olduğu bilinci ile gidiyorsun. Japon şef Masayoshi Takayama’nın New York Time Warner Center’da mekanına gidin de hesap neymiş görün. Kişi başı içecek ve vergi hariç 595 dolar. Ama canım onun yaptığı sanat, yemek değil ki. ‘Sanatla karın doymaz’ zaten. Onun için aç kalsanız da olur.

New York’ta Algonquin Hotel'de 10 bin dolara martini satılıyor. İçine 5 bin dolarlık tek taş yüzük koyarak) Evlilik teklifini martini eşliğinde yapınca tek taşa ödediğin ekstra para gözüne görünmüyor.

Karşılaştırmak belki yerinde değil ama geçenlerde Gramercy Tavern diye New York’un çok bilinen ve lüks bir restoranında üç kişi yemek yedik. Menüde iki fiyat vardı. Altı farklı tadımlık tabaklar kişi başı 199 dolar, diğeri de sebze ağırlık altı farklı tadımlık menü o da 149 dolar. Eğer bunları bir içki ile birleştirmek isterseniz de şişesi 99 dolara menüye ekleyebiliyorsunuz. Üç kişi içki olmaksızın 800 dolar hesapla masadan kalktık. Kalkarken de, ‘’Şef Michael Anthony bu işi çok iyi biliyor. Buraya mutlaka iyi misafirlerimizi getirelim,’’ diye de konuştuk. Gelen tabaklardaki yemekler o kadar küçüktü ki, ben yemeğin bir yerinde doymayacağımızı, ’’Çıkışta bir ekmek arası bir şeyler yeriz herhalde’’ diye düşünmedim değil. Şefin adı Michael değil de Nusret olsaydı, bakın neler söyleyecektik. İçerisi boş olduğu halde kapıda bekletmelerinden tut da, çıkışta kabanımızı almak için beklediğimiz sıraya kadar.

New York’taki en eski Türk restoranı, yine kendi kişisel yaptığım araştırmaya göre Uğur Eğilmez tarafından Topkapı adıyla 1970’lerde açıldı. Bosporus, Butterfly, Genghis Khan’s Bicycle ve Deniz Restaurant onu izledi. Şu anda New York ve New Jersey’de sayıları 200’e varan Türk yeme-içme mekanı var.

Şu gerçeği kabul etmek lazım. Türk restoranlarının 50 yılda yapamadığını Nusr-et bir ayda yapmayı başardı. Tüm mecralarda haber oldu. Milyonlarca dolarlık tanıtım yaptı. Türk mutfağının adını bir şekilde duyurdu. Keşke Nusr-et gibi beş restoran daha gelse Türkiye’nin tanıtımına katkı sağlasa da, diğer mekanlara da faydası olsa. Nusr-et’i pahalı bulup gitmeyen bir Amerikalı bir başka seferde başka bir Türk restoranını deneyecektir.

Bizlerde içimizdeki fesatı yenip, içimizden birinin Amerika’da bir fenomen olması ile gurur duymayı öğrenmeli, yapılan negatif eleştirilere koro halinde katılmak yerine, ’Steakhouse’ların memleketinde kişi başı 150 dolara hesap ödetmeyi başaran bir Türk girişimci ise gurur duymalıyız.

Bakın o gururu yaşayanlardan biri de Dr Öz’dü. Her gün milyonlarca kişinin seyrettiği Dr Oz Show’a Nusret’i çıkardı. Ve Nusret o programda tek kelime konuşmadı. Çünkü İngilizcesi yeterli değildi. Herhalde Nusret, Dr Öz’ün programına çıkan ilk Türk’tü ve Dr Öz gururla programında ağırladı. ‘Tuzu hayatınızdan çıkarın’ diyerek Nusret’e tuz serptirdi. Nusret, program sonrası Dr Öz’le konuşurlen, Türkiye’nin üç markası var: ''Bir Türk Hava Yolları, biri Dr Oz, biri Nusret'' diye özetledi. Diğer markalara da haksızlık etmeyelim. Daha fazla marka için daha fazla birbirimize destek olalım.

Bir not: ''Bu yazıyı reklam karşılığı mı diye yazdın?'' diyen ufku ve vizyonu geniş!!!! arkadaşlar mutlaka olacaktır. David Beckham'ın kendi videosunu çekip 42.9 milyon hayranı ile paylaştığı, dünyanın en zengin adamlarından Roman Abramovich'in New York'ta yemek yedikten sonra kameraya ''En iyi steak house'' diye övdüğü adamla ilgili yazdığım bu yazıyı sizlere ulaştırmanın inanın bir bedel karşılığı yok.  Zamanınız kalırsa Amerika'nın en pahalı 15 steakhouse listesine de burdan göz atın. (Foto: Nusret Gökçe, A.K.A. Salt Bae. Getty Images for Ciroc)

 

Facebook

Youtube